Bilir misiniz, kimdir Mina? Nereden bileceksiniz. Bilseniz
bilseniz şeytan taşlanan yer gelir aklınıza. Hakkınız var. O zaman aklınıza
gelen Mina'dan bahsedeyim önce. Sonra bizim Mina’ya geleyim.
2000
öncesi bir genel seçim arifesiydi. Güneydoğu’nun bir ilinde çalışıyorum. Siyasi
partiler adaylarını belirlemiş, seçim kazanmak için tüm kozlarını ortaya koymuşlardı.
Kutuplaşma ve gerilim had safhada. Rakibi nasıl alt ederiz düşüncesiyle her şey
mubahtı.
Birlikte
görev yaptığımız bir Kürt arkadaş yanıma geldi. "Bundan sonra sizinle
kardeş değiliz, tamam mı?" dedi. Hayırdır demeye kalmadan önüme bir gazete
koydu. "Şurayı oku" dedi. Ömrünü tetikçiliğe adamış bir gazete,
milliyetçi bir partiden Gaziantep listesinde vekil adayı olan birini, sekiz
sütuna manşet olacak şekilde gazetenin ilk sayfasına taşımıştı. Yazar ve
akademisyen olan bu aday, fi tarihinde bir kitap yazmış. Kitabında
"Kürtlerin şeytan soyundan" geldiğine dair bir mitolojiye de yer
vermiş.
Yazıyı
okudum. Hiç tepki vermedim. Zira benim için üzerinde durmayı gerektiren bir
haber ve iddia değildi. Aday üzerinden o partinin oy kaybetmesi murat edilen
bir haberdi.
"Ne
diyorsun" dedi. Ne diyeyim. Allah bana hac nasip eder, gidebilirsem, üzerime
vacip olan şeytan taşlama eylemini gerçekleştirmek için Mina’ya çıkmayacağım.
Malum, bu yıllarda şeytan taşlamaya gidiş gelişlerde oluşan izdiham* sonucu
ezilip ölen yüzlerce hacı var. Böyle bir riski göze alamam. Bunun yerine, hac
dönüşü Güneydoğu’ya gelirim. Gördüğüm Kürt’ü taşlarım. Böylece postu
deldirmemiş olurum, dedim. Abonesi olduğu gazetenin haberine üzülüp benimle
kardeşliği bozmayı göze alan meslektaşım, yaptığım bu izaha dişlerini
gösterircesine katıla katıla güldü ve morali yerine geldi. Kardeşlik hukukumuz
bozulmadığı gibi aynen devam etti. Her karşılaştığımızda da “ah seni” diyerek gülümsemesini
eksik etmedi.
Birkaç gün sonra namaz kılmak için okulun mescidine gittim.
Bir grup, cemaatle namaza kalkmış. İmamlığa geçene baktım. Bizim Mahmut Hoca
imamlığa geçmiş. Fırsatı kaçırır mıyım hiç. Hemen yanına vardım. Kulağına, “Hocam,
mitoloji de olsa bir bilim adamının yazdığı kitaba göre şeytan soyundansın.
Buna rağmen namaz kılman güzel ama ardında namaz kılamam” dedim. O da bana “O
zaman sen geç, ben sana uyayım” dedi gülerek. Kıldırır mıyım hiç. Ben
söyleyeceğimi söylemiştim. Sonra arkaya geçtim. Onun imamlığında namazımı eda
ettim. (Bu arada başta Kürtler olmak üzere herhangi bir milliyete mensup olan kimseleri
şeytan soyundan gelme gibi bir iddiayı -mitoloji bile olsa- kabul etmem mümkün
değildir. Bizimki zırva haber üzerine muhabbetten ibaretti.)
Sizin ilk etapta aklınıza gelen Mina’dan bahsettim. Şimdi sıra
benim Mina’da. Bahsedeceğim Mina bir isim. Bakalım kimmiş bu Mina?
5’lerden bir sınıfa, harici ders atamamı yaptım.
Belirlediğim ders saati gelince hazırlığımı yapıp online dersimi başlattım. Öğrencilerimin
derse giriş yapmasını beklemeye koyuldum. Her giriş yapan öğrencinin de ismini
listeden kontrol ediyorum. Çünkü dersimize ders linkini bulan başkaları da
geliyor zaman zaman. Öğrencilerin çoğunluğu geldikten sonra dersimi işlemeye
başladım. Dersin bitimine doğru öğrenciler, “Öğretmenim, Mina diye biri derse
giriş yaptı. Böyle biri yok bizim sınıfta” dediler. Mina! Kendini tanıtır mısın,
dedim. Cevap yok. Mina kimsin, dedim. Tık yok. Mina! Bir başkasının ismiyle mi
giriyorsun? Ses yok. Mina! Görüntünü açar mısın, dedim. Açmadı. Öğrenciler, “Öğretmenim,
bu Mina, Matematik dersine de girdi. Cevap vermeyince öğretmen dersten attı.
Siz de atın dediler. İyi fikir dedim. Son kez, Mina! Bak dersten atacağım,
dedim. Ne dediysem, Nuh dedi peygamber demedi Mina. Atıp derse geçtim. O da ne?
Mina tekrar geldi. Ben attım, o geldi. O geldi, ben attım. Artık dersi
bıraktık. Öğrenciler, Mina geldi diyor, ben atıyorum. 7-8 defa tekrarladık bunu.
Bulmuştum belayı. Ne yapacağımı da şaşırdım. Sistemde engelleme butonu var
mıydı bilmiyorum. Varsa da bulamadım. Son gelişinde nihayet kamerasını açtı.
Ben kız öğrenci beklerken ekranda, Mina ismi altında bir erkek belirdi. Mehmet,
sen misin mübarek! Niye cevap vermedin? Sen ses vermeyince sistemden atmak
zorunda kaldım. Kim bu Mina? Niye isminle giriş yapmadın dedim. “Öğretmenim!
Mina benim kuzenim. Dün bize geldi. Bizde iken dersine bağlandı. İsmini de Mina
diye değiştirmiş. Benim bundan haberim yoktu. Siz Mina dedikçe hiç üzerime
almadım. Ben de öğretmen beni niye atıp atıp duruyor dedim durdum. Mehmet!
Senin bu azmini tebrik ediyorum, dedim. Gülüştük.
Hasılı, gördüğünüz gibi Mina’nın kim olduğunu ben de bilmiyorum.
Tek bildiğim, bizim öğrencinin kuzeniymiş. Kendisi olmasa da dersimi epey bir
kaynattı. Bu Mina’dan bir yazı çıkar, dedim. Elan bunu da gerçekleştirmiş bulunuyorum.
*26/12/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*1990’da 1426, 1994’de 270, 1998’de 118, 2001’de 35, 2003’de
14, 2004’de 251, 2006’da 364, 2015’de 753 kişi Mina’ya şeytan taşlamaya
giderken veya Mina’dan gelirken tünelde veya Mina’da şeytan taşlarken oluşan izdiham
sonucu vefat etmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder