Her
hafta olmasa da cuma günleri cuma hutbesinin akabinde din görevlileri, cuma
namazı sonrası çıkışta sergi açılacağını duyurur. Farklı farklı yerlere yardım
duyurusu yapılsa da ağırlıklı olarak "Muhtelif cami ve Kur'an Kursları”
yardım konusunda ilki hiçbir yere kaptırmıyor. Müftülük aracılığıyla bir yardım
duyurusu olmazsa cami görevlisi, o haftayı kendi camisinin ihtiyaçları için
sergi açtırmak suretiyle değerlendiriyor.
Diğer
illere ilave olarak Konya'da yardım toplanan bir yer daha var. Meram ilçesinde
bir mahallede yapımı devam eden 5 katlı bir kız Kur'an kursu. Yapımına ne zaman
başlandı bilmiyorum ama uzun süredir inşaatı devam ediyor.
Belirli
aralıklarla yardım toplanan bu beş katlı kurs binası nerede diye düşünürken
arabamla geçerken inşaatı görebildim. Bir spor tesisinin sırtına yapılan bu
kurs binasının karkası bitmiş, duvarları örülmeye başlanmış. Bu eğitim
yuvasının bahçesi nerede diye göz gezdirdim. Burada okuyacak çocukların teneffüse
çıkıp hava alabileceği ve oyun oynayabileceği bir boşluk maalesef göremedim.
Kurs binasından ziyade bir apartmanı andırıyor bina. Bir gün bu kursun inşaatı
biter, eğitim ve öğretime açılır, içinde okuyacak öğrencisi olursa buradaki
çocuklar, yanındaki spor tesisinden faydalanabilirlerse ne ala! Halbuki eğitim
yuvası olacak yer, salt dört duvardan ibaret bir yer olarak düşünülmemeliydi. Burada
okuyacak çocukların okurken oynamak da hakları. Zira oyun da eğitim ve
öğretimin bir parçasıdır.
Anlaşılan
bu bina bitinceye kadar camilerimizde belirli aralıkla yardım toplanmaya devam
edecek. Merak ettiğim, 12 yıllık zorunlu öğretimden sonra Konya'da yeni bir
kurs binasına ihtiyaç var mı? Mevcutların doluluk oranı nedir? Bildiğim
kadarıyla birkaç kursun dışında mevcut Kur'an Kursları neredeyse atıl durumda.
İki ay yaz dönemini saymazsak kurslar öğrenci yokluğundan istenildiği şekilde tam
randımanlı çalışamıyor. Buna rağmen yeni kurs inşaatına başlanmasını anlamakta
zorluk çekiyorum.
Türkiye'nin
neresinde olursa olsun, bir yerleşim yerine Kur'an Kursu, cami, İHO veya İHL gibi
yerlere ihtiyaç varsa bu ihtiyacın giderilmesi için vatandaşımız bugüne kadar
yardımını esirgememiş, az çok yardımını yapmıştır. Yardım etmeye de yine devam
edecektir. Yeter ki ihtiyaç olsun. Vatandaşın yardım duygusu takdire şayan iken
müftülüklere, din görevlilerine veya inşaatın yapılmasına öncülük eden kişilere
düşen, bir inşaata başlanmadan önce iyi bir ihtiyaç analizi yapmalarıdır.
Benden önceki müftü şu kadar kurs binası yaptırmış, ben de beş kat yaptıracağım
yarışından veya bu arsayı bulduk, hemen değerlendirelim, içinde öğrenci olur
mu, olmaz mı, buna sonra bakarız anlayışını terk etmek lazım.
Kurs
ihtiyacı, kursta okuyacak öğrenci olup olmayacağı, kursta görev yapacakların
çocukların psikolojisinden anlayıp anlamadığı, kurs yerinin uygun olup olmadığı
konusunu bir tarafa bırakalım. Yardım toplanma şekline değinmek istiyorum. Herhangi
dini bir kurumun inşaatını yapmak için camilerde yardım toplanmaya devam edilecekse
sergiyi kaldırmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü cami çıkışında serilmiş sergi,
güzel bir görüntü vermiyor. Serginin başında görevli varken sergiye para
atmadan geçip gitmek insanımıza zor gelebilir. Vatandaşın cebinde parası
olmayabilir, parası varsa da yardım toplanan yeri ihtiyaç olarak görmeyebilir.
Görevlinin önünden geçip giderken “yardım yapamadım” diye bir eziklik hissedebilir.
Vatandaş, para atarak veya atmayarak resmi sergiyi geçse, kapının sağında veya
solunda bazen bir bazen birden fazla poşetini açarak yardım toplayan gayri
resmi dilencilerle muhatap oluyor. İnsanımız bu kadar para isteyenin arasında
hangisi veya hangi yer daha ihtiyaç sahibi diye düşünmeden edemiyor. Hepsine
birden yardıma gücü yetmeyebilir. Birine verip diğerine vermese mahcubiyet
duyabiliyor. Cami önlerine sergi açmaktansa nereye yardım toplanacaksa cami
görevlisi, cumadan önce cami girişine yardım toplanacak yerin adını, iban
numarasını, yardımın hangi tarihe kadar yapılabileceğini yazabilir. Hutbe
bitiminde de ayrıca duyurusunu yapabilir. Yardım yapmak isteyen vatandaş,
çıkışta yazılı iban numarasını alarak evine gidince veya müsait olunca yapacağı
kadar miktarı hesaba eft yapabilir. EFT yoluyla yapılan yardımın miktarı
sergiye atılandan daha fazla olabilir. Gönderilen yardım aynı anda ilgili
yardım toplanan yerin hesabına geçer. İban veya bu yolu kullanmasını bilmeyen
yardımseverler de bir başka tanıdıkları vasıtasıyla yardımlarını ilgili hesaba
gönderebilirler. Böyle yapıldığı takdirde cami görevlisi ayrıca para işiyle
uğraşmaz. Ne kadar para toplandığına dair tutanak tutma ve toplanan parayı namaz
sonrası müftülüğe teslim etme gibi işlerle de uğraşmamış olur. Böylesi yardım
şekli daha şık olur diye düşünüyorum. Burada “Efendim, sergi olmazsa vatandaş
gerektiği kadar yardım yapmaz” denebilir. Bu işler gönüllülük esasına göre
değil mi? İsteyen yardımını yapar, isteyen yapmaz. Hem bu yol ile yardım sadece
camiye gelenlerden toplanmamış olur, farklı duyuru yollarıyla camiye gelemeyenlere
de ulaşılmış olur.
Camilerde
toplanan yardım konusunda hangi yol uygulanırsa uygulansın ama sergiden
vazgeçmek lazım. Çünkü ben bunu resmi dilencilik gibi görüyorum. Camileri
dilencilik merkezi haline getirmemek lazım diye düşünüyorum. Cami önlerinde saf
tutmuş diğer gayri resmi dilencilerin önüne geçmek için de yetkililerin önlem
almasında fayda var.
* 23/09/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder