Yiğitlik,
kahramanlık ve cesaret takdir edilen güzel değerlerimizdendir. Bu
değerlere hamaset diyoruz. Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır dense de korkaklık,
toplumda yerilirken yiğitlik ve kahramanlık övülür. Yine toplum, hamasetin
kendisi olan cesurluğu ve gözü pekliği takdir ederken hamaset yapmayı veya
hamaset edebiyatı yapmayı “hamaset yapma” veya hamaset yapıyorsun” diyerek
eleştirir. Çünkü hamasetin bu yüzü, bol keseden atmaktan, yıkama-yağlamaktan,
gaz vermekten, sevenlerin ayaklarını yerden kesmekten ibarettir. İş başa
düşünce bu tiplerin kahramanlığı karton kahramanlığı olduğu ortaya çıkar.
Hamaseti,
kitleleri arkasında sürüklemek isteyen kişiler özellikle siyasi liderler çok
kullanır. Amaç, miting alanlarını doldurmak, seçmenini arkasında kenetlenmiş
görmek ve yaptığı bu gövde gösterisiyle rakiplerine “gücümü gör”, “benden kork”
derken henüz kararını vermemiş aradaki seçmenlere de göz kırpar. Bu durum
sadece siyasette değil, tarihimizde de böyle. Bundandır ki ne siyasetimiz bir
arpa boyu yol alır ne de tarihi gerçeklikleri tam anlamıyla öğrenmiş oluruz.
Çünkü bu tür hamaset gerçekle yüzleşmemek, olanı olduğundan farklı göstermek
demektir.
Hamaset
sadece bize mahsus hasletlerden değildir. Bir toplumun yumuşak karnı üzerine
bir devlete yön veren liderler kitleleri arkasında görmek, onları motive etmek,
onları arkasından sürüklemek için zaman zaman hamasete başvururlar. Çünkü bu
tür hamaset kitleler üzerinde prim yapar. Bu da hamaset edebiyatı yapanlar için
geçer akçedir. Buna Naziler örnek olarak verilebilir. Maalesef bu örnek,
kaybedecekleri bir savaşa ülkelerini sokmakla sonuçlanmıştır. Bugün kimse
Adolf Hitler’i ağzına almıyor. Övmeye kalkan olursa da lanetleniyor.
Hamasetin
bizi sevenler nezdinde bir karşılığı olsa da nereye kadar yapılması gerekir?
Çünkü hamaset iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. Kullanmayı bilmek lazım.
Bence hamaset yerinde, zamanında ve kıvamında olmalı, bir yere kadar
yapılmalıdır. Bana göre bunun ölçüsü, yemeğe konan tuz kadardır. Nasıl ki
yemeğe tuz atmayınca tatsız, tuzsuz bir yemek karşımıza çıkıyorsa hamaset
olmadığında moral motive olmaz. Aynı şekilde yemeğe fazla tuz atmak yemeği
yedirmez. Zorla yersen bu yemek içini yakar. Çünkü fazlası zarardır. İçine hiç
tuz atılmamış yemeğe tuz takviyesi yaparak telafi edebilirsin. Fazla tuzlu
yemeğin ise telafisi yok. Anlatmak istediğim önü, arkası ve sonuçları hesaba
katılmadan haddinden fazla yapılan hamaset, ayakları yerden keser. Yere
basmayan ayaklar ise yerden güç almadığı için asla son vuruşu yapamadığı gibi
bir müddet sonra da mevcut kazanımlara zarar vermeye başlar.
Sözün
özü; bu ülkede siyaset yapanlar, geçmiş tarihimiz üzerine konuşan tarihçiler,
söylemlerinde hep dini referansa başvuranlar; vatan, millet, din, bayrak,
Atatürk diyenler, işleri ters gittiği zaman sağda-solda, içeride ve dışarıda
düşman arayanlar, bu ülkeye bir iyilik yapmak istiyorlarsa bu ülkenin ortak
değerlerinden ellerini çekmeliler. Hala hamaset yapacaklarsa kendilerine başka
malzeme bulsunlar. Değilse bunun bedelini millet olarak çok ağır öderiz.
*26/08/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*26/08/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder