Ana içeriğe atla

Araç Muayene Ücretleri *

Bugünlerde hızı biraz kesilse de araç istasyonlarının araç muayenelerinde aldığı ücretin fahişliği sosyal medyada dolaşımda. "Bir vida sıkmadan 10 dakikada 422 lira alınıyor. Bir günde şu kadar araç muayenesi yapılsa aylık bu kadar eder. Yılda ise cirosu bu kadar olur" gibi serzenişleri paylaşan paylaşana. Paylaşanlar haksız da değiller. Zira tamir ve bakımın olmadığı bu muayenelerde alınan ücret gerçekten yüksek…
Araç muayenelerinde alınan ücretin yüksek olduğu konusunda vatandaşın isyanının haklı olduğunu belirttikten sonra burada bu konuyu irdelemeye çalışacağım. Araç muayenelerinde alınan ücrete geçmeden önce araç muayeneleri hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

*Araç muayeneleri 2008 yılından itibaren özelleştirme kapsamında, işletmesi özel sektöre devredildiği andan itibaren yüksek. 

*Her yıl belli bir oranda artış yapılmaktadır. 

*2020 yılında geçerli olmak üzere yapılan yüzde 23'lük zam, ocak ayında yapılmıştır. 

*Araç ve egzoz muayene ücret toplamı 422 lirayı bulmaktadır.

Burada dikkatimi çeken, 2008'den bu yana muayenelerde alınan ücretin yüksekliği niçin bu denli gündeme gelmemiştir?

Ocak ayında yapılan yüzde 23'lük zamma tepki, niçin zammın yapıldığı ocak ayında değil de temmuz ayında dile getirilmekte ya da tedavüle sürülmektedir? Ocak ayında gösterilecek bir tepki çok daha makul olmaz mıydı? Bu tepki kendiliğinden gelişen bir tepki olurdu.
Paylaşımlara bakınca çoğunluk TüvTürk'e kızmaktadır. Bildiğim kadarıyla TüvTürk her yıl uygulanacak zammı belirlemede tek yetkili değildir. İşletmenin istediği zam oranı, Ulaştırma Bakanlığının onayından sonra resmiyet kazanmaktadır. Yani zammı belirleyen ya da bu zamma geçit veren devletin kendisidir. Niyetim TüvTürk'ü savunmak değil. Kızılacaksa önce zamma onay veren devletin ilgili kurumlarına kızılmalı. Fiyatların aşağıya çekilmesi onlardan istenmelidir. 

Egzoz ve araç muayenelerinden alınan 422 liralık bedelin, ne kadarı devlete vergi olarak gitmektedir? TüvTürk bu muayenelerden ne kadar kar elde etmektedir? Eleştirip tepki ortaya koyarken bunların da göz önünde bulundurulması gerekir. Çünkü fahiş fiyat almada devletimiz özel sektörden farklı değil. Sıfırı tüketen, eksilerde borçla yaşayan devletimiz nereye, nasıl, ne kadar ve ne şekil vergi koyabilirim konusunda çok maharetli. Akaryakıt ve tekel ürünleri başta olmak üzere vatandaşın sık kullandığı ürünlerden devlet, fahişin de ötesinde vergi almaktadır. Firmaları eleştirirken devletin bu Deli Dumrul mantığını da masaya yatırmamız lazım. 

İnsanların niyetini bilemem ama temmuz ayında, araç muayene istasyonlarının aldığı ücretlere hiç olmadığı kadar bu denli tepki gösterilmesini ben, bir algı operasyonu olarak görüyorum. Sanki bir elin, bu istasyonlar üzerinde bir hesabı var. Bu hesabı görmek ve maksadına ulaşmak için kamuoyu rüzgarını arkasına almak istiyor. Ya birileri araç muayene istasyonlarının  işletmesini almak istiyor ya da mevcut işletmecilerin el değiştirmesini istiyor. Belki de bu işletme birilerine, şu ya da bu isim adı altında kardan pay vermemektedir. Eğer böyle ise yakında kokusu çıkar.

Hasılı bir haksızlığa zamanında tepki göstermek önemli, anlamlı ve sonuç getiricidir. Birileri düğmeye bastıktan sonra harekete geçmek algılara teslim olmaktır ki bu, birilerinin dümen suyuna girmek demektir. Algılara teslim olmadan kendimiz olmak bence en güzeli.

*07/08/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde