24 Temmuz 2020 Cuma

Ayasofya ve Ben

Malumunuz bugün Ayasofya cami olarak ibadete açıldı ve ilk cuma kılındı. Vatana, millete ve dini mübine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Gelelim merak ettiğiniz konuya. Biliyorum, hepiniz cumayı nerede kıldığımı merak ediyor. Lafı evelemeden ve gevelemeden söyleyeyim. Zira saklanacak bir durum kalmadı orta yerde. 
Son ana kadar telefonumu açık tuttum. Postacının yolunu gözledim. Kargoyla da olabilir dedim. Mesaj kutumu ve e posta adresimi kontrol ettim. E posta gereksiz e postaya düşmüş olabilir mi diye  gereksiz E postaya göz gezdirdim. Neyi mi bekledim. Reisicumhurdan ya da DİB başkanından "Bu tarihi ana şahitlik etmen için zatı âlilerinizi de aramızda görmek isteriz" şeklinde bir davet bekledim. Beklediğim tüm dağlara karlar yağdığı gibi Ayasofya daveti de gerçekleşmedi. Bekleye bekleye baktım olmayacak. Zira cuma kaçacak. Kendi kendime dünya hali. Olur be Ramazan böyle şeyler. Sen mütevazı insansın deyip "En iyi cami, evine en yakın cami" sözü gereğince cumamı, adrese dayalı kayıt alanımdaki camimizde kıldım. Ne ummuştum ne buldum. Hayırlısı. Allah nerede kılmışsak cumamızı kabul etsin.
Cumayı kıldım ama içimde bir ukde ve uhde kaldı. Cumhurbaşkanı yoğundur, "Bizim Ramazan'ı da çağırın. Mutlaka yanımda aynı safta görmek istiyorum" demeyi unutmuş olabilir. Ama bilin ki Ali Erbaş'a gönül koydum. Beni es geçmemeli ve görmezden gelmemeliydi. Zira görmezden gelmek bir DİB başkanına yakışmaz. Bir defa benim "özgül ağırlığımı" yabana atmamalıydı. Her şeyden de öte Başkanla asker arkadaşıyız. Başkan şunu çok iyi bilir ki "Okul, asker ve hapishane arkadaşları unutulmaz". Ama bizim Ali unuttu gördüğünüz gibi. Bedeninle değil de bedeliyle askerlik yaparsan bedelli asker arkadaşlığı da bu kadar olur demek ki. Ümit ediyorum ki askerde arkasında namaz kıldığım, hutbesini dinlediğim Erbaş da unutmuştur, bulunduğu makamdan dolayı beni es geçmemiştir.
Tüm durum bundan ibarettir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder