Okullar bizim olmazsa olmazımızdır. Okul ihtiyaçlarını
karşılamak için devlet, durmadan okul yapıp içini donatıyor. Öğretmen ve
personel ihtiyacını giderip okulları eğitim ve öğretime hazır hale getiriyor.
Çocuğu okul çağında olan vatandaş, çocuğunu okula
yazdırıyor. Kılık kıyafet, servis vs işini hallediyor. Cebine harçlığını koyup
okula gönderiyor.
Bir maliyet demek olan eğitim ve öğretimden öğrenci, veli,
öğretmen, idareci devlet ve vatandaş büyük beklenti içerisinde. Herkesin
istediği, başarı getiren bir eğitim ve öğretim ortamının olması.
Kaç kişinin beklentisi gerçekleşiyor, bilinmez ama bilinen
bir şey varsa o kadar imkan sunulmasına rağmen çoğunluğun beklentilerine cevap
veremiyor okullarımız. Herkeste bir memnuniyetsizlik hakim. Kimi öğrenci
beğenmez kimi de öğretmen. Ama bir iyi yönümüz var: Ne veli ne öğrenci ne
yönetici ne öğretmen ne de MEB, üzerine toz kondurur. Herkes sütten çıkmış ak
kaşık. Çok azı müstesna çoğunluk kendini sorgulayıp bir özeleştiri bile yapmaz.
Hasılı memnun olmasak da okullarımız açık ve eğitim ve
öğretimimiz devam ediyor, hem hafta içi hem de hafta sonu. Hafta içi normal
dersler, hafta sonu ise takviye kurslar şeklinde.
Okullardan memnun olan ve olmayanları bir tarafa bırakarak
burada okulların bir başka yönüne değinmek istiyorum. Daha doğrusu, okullardan
nemalanan ve faydalanan kişi veya kesimlerden bahsedeceğim. Ne alaka demeyin.
Eksik olmaz okullardaki durumu kendi lehine çevirmek isteyenlerin sayısı.
Öğretmenlerin çoğunu tenzih ederim ama Milli Eğitimde görev yapan bazı
öğretmenler vardır ki bir etüt, kurs veya özel okul ile irtibatlı ya da bu
kurumların sahibi veya ortağı. Buralarda aynı zamanda derse giriyor. Okul
dışında başka kurumlarda çalışabilirler. Zira çalışmalarına bir şey diyemem.
Sorun olarak gördüğüm; bu tip öğretmenlerin, okullarda başarılarıyla göz
dolduran ve okulların yüz akı olabilecek öğrencileri, çalıştığı özel öğretim
kurslarına veya özel okullara kaydırıyor olmasıdır. Etüt veya kurs merkezine
kaydırmayı bir yere kadar normal görebiliriz. Özel okula çocuğun kaydırılmasını
nasıl izah edebiliriz? İmkanı olan başarılı çocuklar, okullarda görev yapan
dershaneci öğretmenler tarafından özel okullara bu şekil kaydırılınca devlet
okullarından beklenen başarı gelmiyor ve yeterince derece yapan öğrenci
çıkmıyor. Çünkü devlet okulları, başarılı öğrencilerinin çocuğunu özel okullara
kaptırıyor. Kurs, etüt veya özel okullara bu şekil öğrenci kazandırılmasına siz
ne dersiniz bilmiyorum ama ben doğru bulmuyorum.
Bir diğer konu; bazı öğretmenler devlet okullarında kendi
vakıf, dernek, STK, cemaat ve yurtlarına öğrenci kazandırmakla meşgul. Koridorlarda
öğrenci avına çıkanlar bile var. Ben bunu da doğru bulmuyorum. Öğretmenin
kendisi herhangi bir yapı ile irtibatlı olabilir. Ama cemaat bağını okula
taşımaması ve cemaatine eleman kazandırma gibi bir misyon üstlenmemesi lazım
diye düşünüyorum.
Sonuç olarak okullarda devlet adına iş yapan öğretmenlerin
birinci önceliği, görev yaptığı okulları başarıya götürmek olmalı. Verebileceği
bilgiyi ve ahlaki davranışı okullarda vermeye çalışmalı. Başkası adına iş
yapmamalı. Okullar ne bir cemaatin ne de bir dershane veya özel okulun arka
bahçesi olmamalı.
***12/03/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder