Ana içeriğe atla

Mursi'nin Ardından *


2012 yılında yapılan seçimde yüzde 52 oy alarak Mısır'ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu.
2013 yılında bir askeri darbe ile koltuğundan indirildi.
Cezaevine gönderildi. Altı yıldır Mısır zindanlarında ölüme terk edildi. 
Casuslukla suçlandı ve idamla yargılandı.
Mahkeme salonunda yargılanırken geçirdiği baygınlık sonucunda 17/06/2019 günü 68 yaşında iken yaşamını yitirdi. Nur içinde yatsın. Mekanı cennet olsun.

Kim olduğunu bildiniz sanırım. Muhammed Mursi'den bahsediyorum. Ölüm nedenini darbeci Sisi, ne tür bir açıklama yaptırtır bilmiyorum. Kalp krizi dedirtebilir ama bu ölüm şüpheli bir ölüm olarak belleklerdeki yerini alacaktır. Çünkü 6 yıldır zindan hayatı yaşayan Mursi'ye ne yedirdiler ne içirdiler bilmiyoruz. Belki de yavaş yavaş ölsün diye zehir verdiler. Olur mu olur? Çünkü burası Mısır, buradan çıkış yok. Seçilmiş ilk cumhurbaşkanı ve mahkeme salonunda vefat eden ilk kişi olarak tarihe geçen Mursi'ye gelinceye kadar Mısır zindanları kimlere mezar oldu kimlere... Kimler darağacında sallandı, kimler idama çarptırıldı kimler... Abdulkadir Udeh, Seyyit Kutup, Hasan Hudaybi, Muhammed Hamid Ebu Nasr, Muhammed Mehdi Akif, Muhammed Bedii, Hayrat Şatır gibi ünlü isimlerin yanında nice isimsiz kahramanlar... Çünkü burası Firavunların memleketi… Mısır denince akla Firavun ve zindan akla gelir. Bir yerde Firavun ve zindan olur da kan, gözyaşı, zulüm, işkence olmaz mı? Maalesef Mısır denince aklıma bunlardan başkası gelmiyor. Belki de Mısır zindanına girip de girdiği zindanı Medreseyi Yusufiye’ye dönüştüren ve oradan kurtulan ender kişilerden biridir Hz Yusuf. Dün ve bugün bu zindanlara girip can verenlerin kahir ekseriyeti, tıpkı Hz Yusuf gibi gömleği arkadan yırtılanlardır. Mursi de bunlardan biridir. Tüm dünya kamuoyu gibi biz buna şahitlik ederiz.

Ülkesinin seçilmiş ilk ve tek cumhurbaşkanı olan Mursi'nin tek suçu, seçildikten sonra Mısır'a biçilen rolün dışına çıkmak istemesi, kimseden emir almaması, ABD'nin, Batı'nın ve Suudi Arabistan'ın politikalarına uymaması ve darbeye direnmesidir. Mursi'nin 2019'da öldüğüne bakmayalım. Çünkü onun kalemi cumhurbaşkanı seçilip bir darbeyle indirildiği zaman kırılmış ve 2013 yılından itibaren cezaevine gönderildiği zaman ölüme terk edilmişti. Sadece nasıl, ne zaman, ne şekilde, hangi gerekçeyle öldürelim diye bekletildi. Şükür ki onların kirli ellerine gerek kalmadan mahkeme salonunda iken Hakk'a yürüdü.

Bu ölüm, tüm Müslümanları ve mazlumların yanında yer alanları derinden bir üzüntüye gark ederken bu adamdan nasıl kurtulurum, dünya kamuoyu ne der, bir ölse de kurtulsam diye el ovuşturan darbeci Sisi'yi fazlasıyla sevindirmiştir. Çünkü haksız yere indirdiği Mursi'nin koltuğunda silah gücü ile oturuyor. Güya cumhurbaşkanlığı yapıyor. Yaptığı, birilerinin uşaklığı aslında… Köpek bile yediği kaba pislemez ama Sisi, pislemiştir. Nisan ayında yaptırdığı anayasa değişikliği ile 2030'a kadar cumhurbaşkanı kalmayı garantilemişti. Ama rahat etmesi ve derin bir oh çekmesi için başının belası Mursi'nin de ölmesi gerekiyordu. Bunu da kansız hallettiği için artık rahat bir nefes alır. Önünde bir engel kalmadığına göre pislediği koltukta 2030'dan sonra da oturabilir. Çünkü hak etti ve efendilerinin gözüne girdi. Midesi ve cibilliyeti götürdükten sonra niçin olmasın?
Suyu bulandırdığı için kalemi kırılan ve öldürüleceğini bilmesine rağmen kimseye boyun eğmeden darı bekaya başı dik bir şekilde giden Mursi’nin gömleğinin arkadan yırtıldığına şahitlik ediyor ve ona Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum. Ölümü inşallah sebep olanlara dünyayı dar eder.

*19/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

  1. Mursi yi rahmetle anıyoruz. Allah gani gani rahmet etsin. Mekanı cennet olsun inşallah. Onun inşallah batıla boyun eğmediğine hak üzere yürüdüğüne bütün islam alemi şahittir. Bu nedenle de cenaze namazını kıldık. Allah kabul eder inşallah. Dünyası ne kadar zindan ise ahireti de o oranda aydınlık olacaktır. Yapacaklarını yapamasa da Allah biliyor. Allah niyetini kabul etsin. Kabirler sıkmasın. Sisi nin acı ölümünü de bizlere göstersin. Allah ona kolay ölüm vermesin.

    YanıtlaSil
  2. Amin hocam. Vefatı İslam aleminin uyanışının fitili olur inşallah.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde