Ana içeriğe atla

Cennet mi Büyük Yoksa Cehennem mi?

—Azizim! Cennet mi büyük yoksa cehennem mi?
—Hayırdır, nereden çıktı bu soru?
—Hiç...merak ettim.
—Ne bileyim ben?
—Bir görüşün vardır mutlaka.
—Var elbet! Ama şundan eminim ki cennette herkese yetebilecek kadar yer vardır. Yeter ki orayı garantile. Cehennemde de herkese yetecek kadar yer var. Ama hiç tavsiye etmem orayı.
—Yuvarlak bir açıklama oldu. Tam cevabımı alamadım.
—Cehennem daha büyük olacak diye düşünüyorum.
—O niye ki? Bu öngörüye nereden vardın? 
—Cehennemin daha geniş olduğunu bilmek için bir öngörüye veya bilgiye ihtiyaç yok. 
—İyi de, bunu nereden çıkardın? Cennet niye daha büyük olmasın? Ki o Allah merhamet sahibidir, gafurun rahimdir. Merhameti gazabından daha geniştir. Öyle değil mi?
—Aynen dediğin gibi. Böyle olduğuna yürekten inanıyorum. Ama ben cehennemin daha büyük olacağını düşünüyorum. Niye dersen? Dünyada olup bitenlere bak, çevrene bak. Haksızlık, hukuksuzluk, zulüm, işkence, her türlü kötülük diz boyu. Kan, gözyaşı hakeza. Tüm bunları yapanların sayısı da üç, beş, on değil; sürüyle. Bu demektir ki bu dünyada iyiler daha azınlıkta. İyilerin sayısı fazla olsa bile haksızlığa karşı sessiz kalınması, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, aman ne olur ne olmaz düşüncesinin hayat düsturu olarak benimsenmesi zulmün ve haksızlığa sessiz destektir. Kötülerin sayısını bilmiyorum ama iyilere göre sesleri daha gür çıkıyor, dünyayı yakıp yıkıyorlar ve dünyaya hakimler. Hasılı kötüler ve kötülere dolaylı veya dolaysız destek olanların sayısı da az değil. Tüm bunlardan çıkardığım cehennemin daha geniş olacağı. Çünkü müşterisi fazla gibi. Cehennem daha küçük olacak. Çünkü hak eden daha az olacak gibi.
—İlginç!
—Öyle zannediyorum cennet ve cehennemin büyüklüğü hak edenlerin sayısına göre düzenlenecek. Allah cenneti hak edenlerden eylesin. 
—Amin.
—Bu dünyada bile bile haksızlık yapanlar ve kendi menfaatleri için dünyayı yaşanmaz kılanlar için de iyi ki cehennem var. Cehennemden uzak olacak şekilde cennete gidecek amel işleyenlere ne mutlu!

Yorumlar

  1. Cennet mi cehennem mi hangisi daha büyük bilmem ama Sisi ve onun gibiler için yaşasın cehennem. Etrafımıza baktığımızda cehennemlik davranışlar çok. Namazsızlar, oruçsuzlar, dedikoducular, içkiciler, kumarbazlar vs. Ama Allahın ranmeti gazabını geçmiştir. Bunlar daimi değildir. Allah a inanan herkez de cennetine girecektir. Allah bizlere cennetlik davranışlar yapmayı cehennemlik davranışlardan da uzak durmayı, Yine bu şekilde bu dünyadan göçmeyi nasip etsin.

    YanıtlaSil
  2. Amin. İyi ki cehennem var! Yaşasın cehennem.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde