Ana içeriğe atla

3.44'deki İmsak Vaktini 3.40'a Çekmek


Bugün 2019 Ramazan orucunun 20.günü. Sahuru yaparken insan vaktine baktım. Çünkü gün be gün iftarla arasını açan, geceye doludizgin giden bir imsakımız var. İmsak 3.44'ü gösteriyor. Hangi caminin hangi imamı bilmem, 3.40'da imsak vaktini başlatan sabah ezanını okumaya başladı. 

İçinizden imam temkinli hareket ediyor, ihtiyatı elden bırakmıyor, en iyisini yapmış diyebilirsiniz. Ben sizinle aynı kanaatte değilim. Sayın imam bıraksın ihtiyat payını, tam saatinde ezanını okusun. Zaten belirlediği imsak vaktiyle Diyanet’in ihtiyatın ihtiyatını uyguladığını düşünüyorum. Üzerine bir de imamımız ne olur ne olmaz deyip kendince bir temkin vakti belirlerse bu yaptığı düpedüz bir işgüzarlıktır. Vatandaş, Diyanet'in imsak vakti ile Sayın Bayındır'ın belirlediği imsak vakti arasında ikilem yaşarken araya bir de böyle imamlarımızın belirlediği imsak ekleniveriyor. İmamımız belki iyi niyetli ama bu yaptığı, askeriyedeki içtima saatine hazırlık için birbirinden emir alan komutanların her biri bir saat belirleyerek eratı erkenden içtimaa çıkarmasına benziyor. 

Bana "Amma da uzattın. Mesele edindiğin dört dakikadır. Ha ağzını dört dakika önce kapatıver. Dört dakikanın lafı mı olur" diyebilirsiniz. Ben de derim ki madem dört dakikanın lafı olmaz. O zaman imam aynı saatinde okusun ezanını. Burada mevzubahis olan dakikliktir, inisiyatif alıp imsakı erkene çekmek değildir marifet. Madem bir iş yapacak, dakiklikte göstersin maharetini. Erken okumak gibi bir vazifesi yoktur. Kimse ona erken okudun diye madalya vermez. Acaba saatimizde bir yanlışlık mı var diye vatandaşın iki ayağını bir pabuca sokmaya hakkı yok.

Bir diğer husus, haydi diyelim ki imam tedbiri elden bırakmadı, inisiyatif aldı, bizi düşünerek ezanı erken okudu diyelim. Ezanı duyan biri sabah namazı vakti girdi nasılsa deyip kalkıp namazını kılarsa ne olacak? Adam vakit girmeden namazını ifa etmiş olacak. Bu durumda bu kişinin namazı olmazsa burada sorumluluk kimin? İmam tüm vebal bana ait diyecek mi? Sonra dese bir başkasının vebalini üstlenmiş olur mu?

Bence kimse böyle durumlarda bir başkası adına iyilik yapmasın. Bunu Allah rızası için yapıyorsa Allah rızası için böyle bir iş yapmasın. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde