Ana içeriğe atla

Tahir Büyükkörükçü AİHL ***


Din Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine yönelik olarak birkaç yıldır her ilçede aylık rutin toplantılar yapılmakta. Derslerinden alınarak yapılan bu toplantılar DİKAB öğretmenleri tarafından genelde angarya olarak görülür. Acizane bu toplantıların bir faydaya haiz olmadığına inananlardanım. İlçe Milli Eğitimlerin planlamasıyla onaya bağlanıp yürürlüğe konan bu toplantılar, öyle zannediyorum milli eğitim yetkilileri tarafından da angarya olarak görülmüş olmalı ki toplantılara öğretmen ve toplantının yapıldığı okul yetkilisi dışında ilçe milli eğitimlerden pek, hatta hiç katılım olmaz. En azından Din Öğretiminden sorumlu şube müdürü bu tür toplantılara katılarak ortamı gözlemleyebilir ve yönlendirebilirdi. Demek ki onlar da yasak savma babından bu toplantıları düzenliyorlar. İstedikleri imza sirküsü. O da imzalar atıldıktan sonra ev sahibi okul tarafından masalarının üzerine konuyor.

2019-2020 öğretim yılının son toplantısına Tahir Büyükkörükçü Anadolu İmam Hatip Lisesi ev sahipliği yaptı. Yol ve yön özürlü olunca okul aramaktan toplantıya 10 dakika kadar geç intikal ettim. Konumuz "Ülke/İl/İlçe içerisinde din öğretiminde özgün çalışmaları, örnek uygulamaları ve başarıları ile öne çıkan okulların bir plan dâhilinde DİKAB öğretmenleri tarafından ziyaret edilerek özgün çalışmaların yerinde incelenmesi ve bu bağlamda tecrübe ve bilgi paylaşımında bulunulması" idi. Kürsüde okul müdürü var idi. Özgün ve örnek çalışma olarak okulunun yaptığı çalışmaların bir kısmına değindi. İsteksiz olarak gittiğim bu toplantıda okul müdürü, zaman zaman da müdür yardımcısının araya girmesiyle anlattıklarını bir zevk ve bir heyecan içinde dinledim. Ama örnek çalışmalarının hepsini dinleme imkanım olmadı. Niçin derseniz? Her şeye karşı olan yeniçeri artıklarının günümüzdeki temsilcileri pişmiş aşa su katarak konuşmanın bir insicam içerisinde yürümesini engelledi maalesef. 

Burada yeri gelmişken okul müdürünün irticalen anlattıklarından aklımda kalanlara değinmek isterim. Tahir Büyükkörükçü İHL, Türkiye'de eğitim ve öğretim yapan 14 okuldan biri. Hazırlık artı dört yıllık bir lise eğitimi veriyor. Öğrenciler, hazırlık sınıfında pratik Arapça eğitimi alıyor. Belli bir seviyeye gelmiş öğrenciler hem dillerini geliştirsin hem de şahsiyet eğitimi alsınlar diye Somali'ye gönderiliyor. Öğrencilerin eğitimi tamamen bir dil öğrenmekten ibaret değil. Aynı zamanda öğrenciler Fen Bilimleri veya Sosyal Bilimler yönünden de eğitim alıyorlar. Beş yıl içerisinde öğrenciler, hem dini hem de dünyevi(müspet) ilimleri mezcediyorlar. Derslerin dışında hafızlık yapmak isteyen, hadis ezberlemek isteyen öğrencilere idare ve öğretmenleri kol kanat geriyor. Okul müdürü, Riyazüs  Salihin kitabındaki hadisleri ezberleyen dokuz öğrenciden bahsetti. Kur'an ezberini vermek isteyen öğrencinin öğretmenine telefon etmesiyle öğretmeninin öğrencisinin ayağına gittiğine değindi. 

Gördüğüm kadarıyla okul; müdürü, müdür yardımcısı, öğretmenleriyle birlikte iyi bir sinerji oluşturmuş, ekip var güçleriyle kendilerini bu okula ve öğrencilerine hasretmiş. Anlatılanların özünde fedakarlık gördüm. Ekip olarak almadan vermeyi öğrenmişler.

Toplantının bitiminde birkaç arkadaşla birlikte koridorları arşınladık. Okulda ders olmasına rağmen çıt yok. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Sınıflarda ders işleniyor. Kimi hocasına bir köşede Kur'an ezberini veriyor. Cemaatle kılınan öğle namazına yetişemeyen öğrenciler koridorun uygun bir yerinde namazlarını eda ediyorlar.

Adımlayarak okulun çıkışına geldik. Okul müdürü oradaydı. Gidenleri uğurluyordu. Daha sonradan öğrendiğime göre okul müdürü girişte de öğretmenlerin her birine hoş geldiniz diyerek ilgi ve alakasını esirgememiş. Güzel bir esintinin bize serinlik verdiği kapı önünde 8-10 kadar arkadaşla beraber biraz lafladık. Bu arada aylardır görmediğim okul müdürünün saç ve sakalına aklar düştüğünü gördüm. Samimiyeti tamamen yüzüne vurmuş. Bize okulunu anlatmaya devam etti. Meram Belediyesi tarafından yapılan kapalı spor salonunu gösterdi. Okulun içinde hakiki çim ile yapılmış çim sahayı gösterdi. Bakımını Beden Eğitimi öğretmeninin yaptığını söyledi. Tamamen erkek öğrencilerden oluşan okulun öğrencileri için yapılmış, fakat resmi onayı alınmamış pansiyon binasını gösterdi. Hem okula hem de pansiyon binasına şöyle alıcı bir gözle baktım. Beş yıldızlı bir oteli andırıyordu. Yazın pansiyonda üniversiteye hazırlık kursu açacağını söyledi okul müdürü. Geçen yıl bir başka vakıf yurdunda öğrencilere yönelik kurs açtığını da ilave etti.  

Söz geldi öğrencilerin kılık kıyafetine. Okul müdürü, okulunda serbest kıyafetin uygulandığını, öğrencilerin kılık kıyafetlerine karışmadıklarını, öğrencilerine "Pijama dışında her çeşit elbise ile gelebileceklerini, elbisenin yırtık olmaması şartını koyduğunu, şu ana kadar giyim ve kuşamla ilgili bir sorun yaşamadıklarını" söyledi. Müdürü dinlerken üst katlarda gördüğüm öğrencilerin kılık kıyafetlerini gözümün önüne getirdim. Gözüme anormal bir giyim çarpmadı.

Vedalaşıp giderken bu kısa zaman diliminde gördüğüm ve işittiklerimden dolayı okuldan memnun ayrıldım. İlgi ve alakasından, özellikle serbest kıyafet uygulamasından dolayı okul müdürünü tebrik ettim. Çünkü öğrenciler bu sıralarda, bu yaşta farklı giyinerek normal giyinmeyi öğrenmeliler. Ben buna denetimli serbestlik diyorum. Bu şekil giyimin aynı zamanda öğrenciye bir kişilik kazandıracağını  da düşünüyorum. 

İsteksiz geldiğim bu okuldan gördüklerimden ve öğrendiklerinden dolayı mutlu ayrıldım. Allah içtenlikle çalışan bu eğitim ordusuna yardım etsin, emeklerini yağlı etsin. Yetiştirdikleri öğrenciler kendileri için birer sadakayı cariye olsun.

Sözün özü, okul şehrin gürültüsünden uzak mükemmel bir yerde. Okulun etrafında öğrencinin takılabileceği bir bakkal bile gözüme ilişmedi. Meram'ın yeşil ve temiz havası okulun üzerinde kendisini gösteriyor. Buraya gelen öğrenci okumak isterse okur, almak isterse alır. Ahlaki olarak da bu okuldan ve çevreden güzel örnekler edinir. Okulun etrafına tam bakmadım, var mı yok mu bilmiyorum ama buraya güzel bir cami gider. Öğrenciler başka camilere dağılarak hutbe irat etmeye başlamışlar. Neden burada halka açık bir tatbikat camisi olmasın.

***02/07/2019 günü Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Güzel bir gözlem ve tahlil olmuş, Tahir büyükkörükçü ihl gerçekten ilimizdeki en güzel ve insan kalitesi yönüyle örnek bir okul, bu ortamı hazırlayan fedakar idareci başta okul müdürü Mehmet avcı hocamı, müdür yardımcısını ve öğretmenlerini şahsen kutluyorum, inşallah devam eder bu insicam bozulmaz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde