Ana içeriğe atla

Senin Cuma ile Benimki Farklı mı? *


--Allah cumanızı kabul etsin efendim. Sizi buralarda görmek ne güzel böyle!
--Allah kabul etsin!
--Efendim, size bir soru sorabilir miyim?
-- Cumadan sonra bir yere yetişmem gerekiyor. İşim acele. Sor hemen.
--Sosyal medyadaki cuma mesajınızı gördüm dün akşam. Maşallah ne çok beğenip yorum yapanınız var böyle.
--Evet öyle.
--Mesajınızın bu kadar ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?
--Cuma Müslümanların bayram günüdür. Elbette ilgi ve alaka görecek.
--Efendim, ben de Müslümanların bayramı diye mesaj paylaşıyorum. Beğenip yorum yazan bir elin parmaklarını geçmiyor.
--Yazmasını bilmek lazım, bir de çevre meselesi…
--İyi de efendim! Bazen sizin cümlenizi aynen paylaşıyorum. Yine ilgi yok. Bak gördüğün gibi sizinle aynı camide, aynı safta cuma kıldık. Çevreyse benim de çevrem fena değil, sizinki kadar olmasa da. Üstelik sayfanda ortak arkadaşlarımız var. Merak ediyorum sizin cumayla benim cuma farklı mı? Yoksa ilgi cumaya mı, statüye mi?
--Ne alakası var efendim!
--İşte ben de o alakayı soruyorum; kıldığımız cuma, kutladığımız cuma farklı mı?
*
--Efendim, sosyal medyada bir görünüyorsun, sonra bir bakmışsın kaybolmuşsun?
--Evet, öyle oluyor.
--Hayırdır bir durum mu var?
-Hayır elbet! Bir adaylık durumu vardı da.
--Olsun, adaylıkla ne alakası var sosyal medyanın?
--Adaylığımı koyunca dostlarım herkes sosyal medyada. Sesini oradan daha gür çıkartabilir, kendini anlatabilirsin, dediler. O yüzden açmıştım.
--İyi düşünmüşler. Bu âlemde herkese ulaşabilirsin. Ama kapatmışsın.
--Evet kapattım. Çünkü aday olamadım. Bir daha ki seçime kadar sayfamı dondurdum. Diğer seçime tekrar aktif hale getiririm.
--Bir daha ki seçim için sayfanı dondurmasan, seçimden seçime sayfa açıp paylaşım yapacağına diğer zamanlarda da paylaşımlarını görelim. Kimin ne derdi var, kimin ilgisi neye görürsün. Çünkü piyasanın nabzı buralarda atıyor. Öyle seçimden seçime görünmek olur mu? Seçimlik mi bu âlem? Halk burada. Sonra bu sayfada görünenleri aday yapmıyorlar. Başka mahfillerin gönlüne girmen gerek.
--Hayırlısı diyelim.

*01.02.2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde