14 Aralık 2018 Cuma

Her Yaşın Ayrı Bir Güzelliği mi Var? **

Biri karşına çıkıp saçların dökülmüş ve ağarmış dediğinde yaşlandık artık diyorsun. Hemen "Her yaşın ayrı bir güzelliği var" cevabı alıyorsun. Sahi öyle mi, her yaşın ayrı bir güzelliği var mı? 

Çocukluğu anladım, gençlik o biçim zaten, olgunluk çağı diyebileceğimiz 35-50 yaş arasına da eyvallah diyelim. Ya sonrası? Sonrası malum yaşlılık! Yaşlılığın neresinde güzellik var?

Şikayet değil elbet yazacaklarım. Fani bir varlık olarak Rab Teala müsaade ederse bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerini göreceğiz. 

Yaşlılık, istenecek ve temenni edilecek bir durum değil. Hoş istemesen de o gelip seni bulacak zaten.

Nedir yaşlılık? Ölümü gördüğün, iliklerine kadar her daim hissettiğin ölüm kapında. Belirtileri; yüzün kırışması, saçların ağarması, dişlerin çürüyüp dökülmesi,  yeni suni dişlerin takılması, eskisi gibi koşamaman, yürürken bile nefes nefese kalman, ayakları katlayamaman, gözlerinin yakını görmemeye başlaması, kulağın az işitmesi, prostatının belirtileri, toplu ulaşımlarda küçük ve gençlerin "Bey baba, gel buraya otur demesi", çoluk-çocuğunun bakışlarından seni angarya gibi gördüklerini hissetmen, alınganlıklarının artması, vücudunun değişik yerlerinde ağrı ve sızıların artması, kireçlenmenin çoğalması, doğal dişleri kaybetmen dolayısıyla yediğin ve içtiğinden zevk almamaya başlaman, yediğinin-içtiğinin dokunması, ilaç veya ilaçlara bağlı olarak yaşamaya başlaman, akranlarının veya senden büyüklerin bir bir sırayla gitmesi, seni görenlerin yaşına göre iyisin demeleri, kapını zorunlu çalanların dışında açan olmaması, eskisi gibi yük ve eşya taşıyamaman vs yaşlılığın belirtileri olarak sayılabilir. İşte yaşlılık deyince bunlar aklıma geldi hemen. 

Merak ediyorum bu saydıklarımın hangisi istenen bir durum? Neresi güzeldir bunun? Hz Ömer'in "Bana her gün ölümü hatırlatacaksın" diye parayla tuttuğu adamın "Saçların ağardı, bana ihtiyacın kalmadı, o saçların her gün sana ölümü hatırlatacak, artık bana müsaade demesi" gibi saçların ağarmasının ötesinde bize ölümü hatırlatacak bin bir yönümüz “ben pert oldum artık” diye ayan beyan kendini gösteriyor. Çünkü vücut dökülüyor. Bu durumda gezip dolaşsan, yiyip içsen pek tadı olmuyor artık. Çünkü her günün, her yeni yaşın ölüme biraz daha yaklaştırıyor seni. 

Düşünüyorsun durmadan. Buradan geriye dönüş de yok. Her gün yol alıyorsun öbür dünyaya doğru. Geldim, doyamadan gidiyorum diyorsun. Çünkü seni ebedi âlem çağırıyor her gün. Gideceksin oraya! Zira kurtuluş yok. 

Peki, seni hala düşündüren nedir o zaman? Ameller. Hep bu dünyaya çalıştım. Hepsi burada kalacak, ben öbür dünyaya ne götüreceğim, yeterince hazır mıyım diyorsun. Kim bu konuda yaptıklarını ve kazandıklarını yeterli görebilir ki? İşte insanı kara kara düşündüren de burası. Rabbül âleminin yüzüne nasıl bakacağım, beni neyim kurtaracak diye düşünüyorsun hep.

Hoş ben böyle diyor, yaşlılığı böyle görüyorum. Ama çoğu zaman ölüm de bir kurtuluş oluyor. Allah herkese hayırlı ömür ve ölümler nasip etsin. 

**16/12/2018 tarihinde kahtasoz.com'da yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder