Ortaokul beşinci sınıflar için hazırlanmış ramazan ayı ve
oruç başlıklı ünitenin konuları arasında "Kültürümüzde Ramazan
Geleneği" konu edinilmiş. Ders kitabında bahsedilen bazı gelenekler bugün aynen
yaşanıyor. Bazılarını ise -cehaletime verin- ilk defa duydum. Çünkü günümüze
kadar maalesef gelmemiş. Dikkatimi çeken geleneklerimiz arasında "diş
kirası" ve "borç silme" gelenekleri var. Bu iki geleneğimizden
bahsetmek istiyorum. (Bu gelenekleri bilenler için yazım tekrar, bilmeyenler
için yeni bir bilgi olsun.)
Osmanlı döneminde ramazan ayına mahsus sarayda iftar
davetleri meşhurmuş. Saray, zengin-fakir herkese açıkmış. İftara
davetli-davetsiz herkes gidebilirmiş. Bu tür iftar programını sadece saray
değil, zenginler de yaparmış. Hazırlanan sofraya iftarını açmak için gelen
misafirler karınlarını doyurup giderlerken ev sahipleri "Allah'ın lütfuyla
soframıza konuk oldunuz, bizi bahtiyar ettiniz, sizi buraya kadar yorduk,
yemeğimizi yerken dişlerinizi yordunuz, bu da bizden dişinizin kirası olsun,
lütfen şu hediyeyi bizden kabul buyurunuz" anlamında misafirlerine çeşitli
hediyeler verirlermiş.
Gelenin karnını doyurmakla kalmamışlar, üzerine bir de
hediye vererek gönül almışlar, kimseyi kırmadan yolcu etmişler. Bu iftar ve diş
kirası geleneğini kim düşündü, kim devam ettirdi ise çok ince düşünmüş. Helal
olsun!
Şimdi tarihin tozlu raflarında diş kirası olarak yerini
alan bu gelenek bildiğim kadarıyla devam etmiyor. (Siz en iyisi mi beni iftara
çağırın, dişim kırılsa bile sizden asla diş kirası beklentisi içerisine girmem.
Bunu da antrparantez burada söylemiş olayım.)
***
Unutulmuş Osmanlı geleneğinden bahsettik. Yine bugün
bilinmeyen bir başka geleneğinden bahsedelim. Ramazan ayı gelince zenginler
rastgele mahallelere dağılır; gördükleri bakkal veya manava girer, dükkân
sahibinden veresiye defterini isterlermiş. Zengin, borç defterinin rastgele bir
sayfasını açar, dükkân sahibine borcun toplamını hesaplattırır, borcu ödedikten
sonra çeker gidermiş. İşte bu uygulamaya "borç silme" geleneği
deniyor.
Gördüğünüz gibi sağ elin verdiğini sol el görmeyecek misali,
ne zengin borçluyu tanıyor ne de borçlu, borcunun kim tarafından ödendiğini
biliyor. Zerre kadar riya yok, gösteriş yok bu uygulamada. Fakirin onurunun
zedelenme durumu yok. Herhalde bu borç silme geleneğinin dünyada benzer örneği
yoktur. Bakmayın şimdilerde birçok dükkân ve işyerinde "Veresiyemiz
yoktur" yazdığına. Biz böyle bir medeniyetin güzel gelenekleri
üzerinde oturuyoruz da maalesef birçok güzelliğin farkında değiliz.
Ezcümle şimdilerde veresiye yazma kalmadı. Bunun yerine
kredi kartı borçları var. (Eğer ödemek isterseniz bir telefonunuz yeter. Zira
telefonum 7/24 açık.)
Hem diş kirası, hem de borç silme geleneğini görünce bu
kadar ince düşünen bu medeniyet nasıl yıkıldı, nasıl yok olup gitti? Biz bugün
bu mirasın neresindeyiz? Beni üzen de bu!
Hazır Diyanet bu senenin temasını “Ramazan ve İnfak” olarak
belirlemiş ve ülke bir ekonomik darboğazdan geçiyor iken fakir fukaraya karşı
imkanlarımızı biraz daha zorlayalım derim.
***14/05/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder