Ana içeriğe atla

Haydi Bu Günü Bilin Bakalım!

Günlerinde;
-gün görmediğin gündür,
-günlerinin günler öncesinden belirlendiği gündür,
-günler öncesinden hazırlığın yapıldığı, türlü ikramların hazırlandığı, evin silinip süpürüldüğü, sana öbür tarafa geç dendiği gündür,
-misafirler gelmeden sana erkenden evi terk et dendiği gündür,
-eve o gün erkek sineğin girmesinin yasak olduğu gündür,
-akşama kadar şurası senin, burası benim, bir de şuraya uğrayayım diye akşama kadar sağda-solda oyalandığın; herkes evinin yolunu tutarken görenlerin "Şu adamın gidecek evi yok mu" dediği gündür,
-akşam eve gelince mutfak lavabosunun yıkanacak kaplarla dolu olduğu ve sana "Aç mısın" diye sorulduğu gündür,
-"Ben tokum, sana ne hazırlayayım, gündüzden kalan kurabiye, kek, batırık; biraz da çay var. Isıtıp koyayım, ben evleri süpüreceğim dendiği ve senin o gün gündüzden kalanlarla bayram ettiğin gündür, 
-"Beni falan yere bırakabilir misin, beni akşam şuradan alabilir misin" dendiği gündür,
-işten geldiğin zaman evde yalnızlara oynadığın gündür,
-eve misafir gelmeden önce, geldiğinde, misafirler gittikten sonra veya misafirliğe gidildiğinde huzurun kaçtığı gündür,
-eve misafir gelmeden önce ekstradan alışverişe gönderildiğin gündür,
-misafire hazırlanan ikramın misafire ikram edilmeden elini süremediğin gündür,
-gelecek misafirlerin sana göre değil, misafirlere göre belirlendiği gündür...

Bildiniz mi bu günü? Bilmemeniz mümkün mü? O zaman bu günü söylemeye gerek yok. Zira malumu söylemek zaittir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde