“Adalet esasımız olacak. Her şeyde adalet
olmalı. Bizim varoluş nedenimiz çocuk, davamız çocuk. Kendi ego davamız
olmamalı. Yeteneğinle bir yere gelirsen bu anlamlı olur. İlişkilerle bir yere
gelmeye çalışırsan bu, Allah’ın gücüne gider. Bir okul müdürünü ilişkisinden
dolayı atarsanız adaletsizlik olur. Gidişat yeteneğe doğru gitmeli. İlke
temelli çalışalım referans temelli değil. Gerçek bir ekip oluşturun. Ekibinizi
sıkıca kucaklayın." Bu sözler çiçeği burnundaki yeni MEB Bakanının 81 il
müdürüne karşı yaptığı konuşmadan bir bölüm. Bu sözlere içimizden şapka
çıkarmayacak olan yoktur sanırım.
Yeni hükümet sisteminin ilk kabinesi
açıklandığında ismi MEB Bakanı olarak açıklandığında milyonlarda bir heyecan ve
olumlu hava oluşmuştu. Demek ki millet boşuna beklenti içerisine girmemiş. Milletin
beklentisi ve umudu devam etsin, eğitim ve öğretime vurulacak neştere destek
versin; öğrencisi, velisi, vatandaşı, öğretmeni, alt ve üst yöneticileri Bakana
güvensin; bu bakan iş yapar. Yeter ki Bakan konuştuklarının arkasında dursun ve
Bakanı eğitim ve öğretimin başına getirenler Bakana açık çek versin. Bu Bakan
eğitim ve öğretimin nerede olduğunu, nasıl çözülmesi gerektiğini, yönetici
atamalarının ne şekilde yapıldığını ve idareci görevlendirmelerinin nasıl
olması gerektiğini bilen biri.
Sayın Bakan ilk toplantısında yönetici
seçiminde referansın değil adalet temel prensibimiz olmalıdır. Bir yönetici
atanmasında ehliyetten ziyade ilişkiler geçerli ise bu, Allah'ın gücüne gider,
diyor. "Bu MEB'den bir cacık olmaz, ne olacak bu eğitimin hali" deyip
umutsuzluğa düştüğümüz bir anda adaletten bahseden biri çıkıyor, gönüllere su
serpiyor. Bakan, dediği gibi liyakat ve ehliyet üzere atamalar yapsın, bu halk
ve eğitim camiası sonsuz kredi açar bu Bakana.
Kim istemez ki hakkaniyetin ön planda
olduğu bir görevlendirmeyi. Bundan sonra "Ben ehilim, atanamıyorum, bu
işlerde ahbap-çavuş ilişkisi var" demesin. Bir yere gelemiyorsa
"Demek ehil değilim" desin. Bakanın bu sözünden mevcut koltuğuna
referans ve torpil yoluyla gelen veya ehil olmadığı halde bir yere gelmeye göz
kırpan korksun. Ehil olmadığı halde halen bir koltukta oturan varsa altından
koltuğunun bir gün kayacağını düşünmeye başlasın şimdiden. Bakan,
adalet ve hakkaniyeti esas almak suretiyle liyakata göre atama yaptığında bu,
atanan kişinin onur ve haysiyetini de koruyacaktır. Öğretmen gelen müdürüne şunun
adamı demeyecek, öğrenci dersine giren öğretmene bu adam torpilli demeyecek...
İşte bu bakış birbirimize güveni getirecek. Güven ve itimadın geldiği yere
huzur gelir.
Bu ülkenin iki önemli ihtiyacı adalet ve
güvendir. Bu iki ahlaki değerdeki yozlaşmayı kaldıralım, felç durumdaki eğitim
ve öğretimimiz ayağa kalktığı gibi koşmaya başlar.
İlk konuşmasında en önemli soruna işaret
eden bu Bakan; eğitim ve öğretimin, hatta bu ülkenin şansıdır. Belki de son
şansı. Umarım kıymeti bilinir. Çünkü bu Bakan iş yapar, hem de çok!
* 23/07/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 23/07/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder