Öğretmenlerin öğretim yılının başında ve sonunda ikişer
haftalık yaptıkları seminere Milli Eğitim Bakanlığının, özellikle Din Öğretimi
Genel Müdürlüğünün atfettiği önem kayda değer. Gerçekten Bakanlık öğretmenlerin
mesleki gelişimine katkı sağlamak amacıyla planlayıp gönderdiği program büyük
bir emek mahsulü ve takdire şayandır.
Her saatinde neler yapılması gerektiğini inceden inceye
düşünerek hazırlanan mesleki çalışma, hazırlanış amacına uygun bir şekilde
yürüyor mu? Maalesef yürümüyor. Seminer çalışmasının istenildiği gibi
yürümemesinde:
* MEB'in taşra teşkilat olan il ve ilçe müdürlüklerinin
yeterince hazır olmaması, ne yapacağını bilememesi, Bakanlığın atfettiği önemi
anlayamaması; bundan dolayıdır ki koordine edememesi ve eş güdüm sağlayamaması,
zamanında konunun uzmanlarını eğitim, bilgilendirip görevlendirememesi seminer çalışmalarının
önündeki en büyük handikaptır.
*Okul müdürlüklerinin seminer çalışmaları konusunda yeterli
bilgi, donanıma sahip olmaması,
* Bakanlık, il, ilçe ve okul müdürlükleri arasında yeterli
eş güdümün olmaması. Tek yapılan; bir el tarafından hazırlanan yazının, plan ve
programın yukarıdan aşağıya bir hiyerarşi şeklinde "gereği" denilerek
birbirine forward edilmesi,
* Öğretmenlerin seminer dönemlerini angarya olarak
görmeleri, konunun üzerine ciddiyetle eğilmemeleri, sorumluluk almaktan
kaçınmaları, işin ciddiyet ve önemini kavrayamamaları veya kavramak
istememeleri...(Sene başı seminerinde uzun yaz tatilinin rehavetini atamayıp
tatil modundan çıkamamaları, sene sonu seminerlerinde ise bir yılın
yorgunluğunun üzerilerine çökmesi ve tatil havasına girmeleri,
* Tayin, nakil vb. iş ve işlemlerin seminer döneminde devam
etmesi...
* Hazırlanan mesleki çalışmaların formaliteden öteye
geçmemesi...
Her seminer dönemi sonunda aşağıdan yukarıya hazırlanan
raporlar, alttan üste doğru resmi yazı ile veya dijital ortamda gönderilir.
Raporlara bakılırsa her şey tıkırında! Her şey çok güzel! Amaçlanan hedefe
ulaşılmış. Halbuki her şey formalitenin yerine getirilmesinden ibarettir.
MEB bu durumun işleyişini bilmekle beraber her şey yolundaymış gibi bir
çeki düzen vermeden seminerlerin planlamasını yapıyor. Gelen raporlar bir üste
gösterilmek üzere arşivleniyor. Seminerlerin belki de işe yarayan tek yönü
burasıdır. Yani bir formalitenin yerine getirilmesinden ibarettir. Hasılı
herkes körler ve sağırlara oynuyor ve birbirini ağırlıyor. MEB'in önem
atfettiği bu seminerlerin önemine taşra inanmadığı müddetçe bu çalışma havanda
su dövmekten ibaret olacak ve kadük kalacaktır.
Her geçen yıl istediği ve beklediği verimi alamasa da
seminer çalışmasına daha bir önem atfeden MEB, keşke seminer dönemlerine
verdiği önemin milyonda birini eğitim ve öğretime ve eğitim ve öğretimin
gelişmesine önem verseydi maarifimiz bugünkü durumunda olmazdı. Bunun için
alttan-üste seminer çalışmalarının bir yerinde olan iç ve dış MEB paydaşlarının
kafalarını kumdan çıkarıp meseleyi bir güzel irdelemesi, öz eleştiri yapması
gerekir.
Yok mu içimizde kral çıplak diyecek bir deli?
* 11/06/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 11/06/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder