Ana içeriğe atla

Fransız Aydınları Neler Yumurtlamışlar Öyle! *


Fransa'da kendilerine yazar ve siyasetçi denilen 300 kişilik sözde bir aydın kalabalığı, "Yahudi düşmanlığı ve şiddet yaydığı" iddiasıyla Kur'an'dan bazı ayetlerin çıkarılmasını isteme densizliğinde bulunmuş. Aralarında Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Sarkozy de var.

Hazretler; Kur'an-ı, kendi elleriyle yazdıkları İncil sanıyorlar galiba. Siz gidin kuşa çevirdiğiniz kendi dininize neşter vurun, Kur'an'dan ayet çıkarmaya kalkmak sizin ne haddinize! Siz kim oluyorsunuz, bu yetkiyi nereden/kimden alıyorsunuz da bunu isteme densizliğini kendinizde buluyorsunuz? Kabul etmediğiniz bir kitaptan bazı bölümleri çıkarmada size ne düşer? Aydınsanız aydınlığınızı bilin, sınırlarınızı aşmayın. Değil bazı ayetleri; bir ayetine, bir kelimesine, bir harfine dahi dokunamazsınız Kur’an’ın. Çünkü Kur'an'da ne bir eksiklik var, ne de bir fazlalık! Biz ona öyle inandık, öyle kabul ediyoruz ve bir noktasına dahi dokunulmadan ve bir harfi değiştirilmeden kıyamete kadar böyle devam edecek. Çatlasanız da, patlasanız da bu böyle! Sakın sizin bilinçaltınızda İslam'ın en fazla yayıldığı Fransa'da İslam'ın yayılışını nasıl durdurabiliriz psikolojisi yatmasın. Anladığım kadarıyla siz, çamur atalım ki izi kalsın diyorsunuz. Korkunun ecele faydası yok, başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa kıtasında gelecek İslam'ın olacaktır ve sizin Müslümanlarınız bizden daha iyi İslam'ı yaşayacaktır. İslam'ı ne kadar öcü göstermeye çalışsanız da, şiddet yayıyor diye camileri kapatsanız da bu böyle olacaktır.

Şunu unutmayın ki Kur'an şiddeti emretmez, Yahudi düşmanlığı yapmaz, Yahudi temayülünden haber verir: Yahudiler böyle yaptı, yapmayın. Yoksa sonunuz onlar gibi olur der. Yoksa siz o küçük beyninizle dünyada akan kanın müsebbibi İslam ya da Müslümanlar sanıyorsunuz? Beyzadeler! Kafanızı kumdan çıkarın da etrafınıza bir bakın. Bugün dünyayı yaşanmaz kılan sizin kurduğunuz kanlı medeniyettir, sömürgeci anlayışınızdır. Başta PKK olmak üzere FETÖ, DAEŞ, DHKP-C, Boko Haram gibi terör örgütlerinin arkasında yine siz varsınız. Sizin desteğiniz olmazsa onlar bir adım dahi atamadıkları gibi nefes bile alamazlar. Bunlar sizin maşanızdır. Yine Ortadoğu'da şiddet varsa, kan varsa, ölümler varsa, insanlar mülteci durumundaysa bunun arkasında yine siz varsınız. Bugün kendine aydın süsü veren Sarkozy değil mi dün Libya’yı yerle bir eden? Bugün sayesinde Libya diye bir devlet yok. Kaç tane devletçik var orada? Başta Fransa olmak üzere Afrika’da sömürdüğünüz, hala sömürmeye devam ettiğiniz ülkelerin içler acısı durumuna bir bakın.

Biz Yahudi düşmanı falan değiliz. Eğer bugün dünyada Yahudi düşmanlığı varsa o arkaladığınız Yahudiler -daha doğrusu İsrail devleti- bugünkü Ortadoğu'nun çıbanbaşı olduğu içindir. Kafanızı kaldırın da bir bakın, Yahudi düşmanlığı yapılıyor diye arkaladığınız İsrail devleti, günde eli silahsız kaç Filistinliyi öldürüyor? Bugün Irak’ın, Suriye’nin işgal edilmesinin ardında İsrail’in güvenliği yok mudur? Siz bize bunu söyleyeceğinize yatıp kalkıp, gece-gündüz “Arzı Mev’ud” hayali kuran İsrail’i bu sömürgeciliğinden vazgeçirmeye çalışın. Ama bir şey diyemezsiniz. Çünkü köle efendisine bir şey söyleyebilir mi? Ancak onun emrinde, onun dümen suyuna girerek ona hizmet edersiniz. Sizin yaptığınız da bu. Ama size Kur’an’ın bazı bölümlerini çıkarma teklifine cesareti veren bölük pörçük İslam dünyasıdır. Bizi eleştirirken gözünüzdeki merteğe bakın olmaz mı? Haydi başka cevherler yumurtlayın olmaz mı? Çünkü buradan size ekmek yok…

* 09/05/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde