Ana içeriğe atla

Vekil Aday Adayı Olabilseydim Kesin Aday Olurdum

—Hoş geldiniz!
—Estağfurullah efendim!
—Hoş geldiniz dedim.
—Teveccühünüz efendim!
—Partimize aday adaylığı müracaatınız olmuş. 
—Evet efendim!
—Vekil seçilirsen yükümlülüklerini yerine getirebilecek misin?
—Elbette efendim, bunun için buradayım.
—Neler yapabilirsin?
—Benim ne haddime efendim bir şey yapmak. Siz ne görev verirseniz ben onu yapacağım. 
—Yani?
—Partinizin bir neferi olacağım. 
—Mesela?
—Ölümüne sizi savunacağım, gözüne girmek için elimden geleni yapacağım. 
—Senin hiç prensibin yok mu?
—Var efendim, olmaz olur mu?
—Nedir?
—Tek prensibim var; Emrettiğiniz her şeyi yapmak. 
—İçine sinmeyen her şeyi yapar mısın?
—Ne demek efendim! Zatı alilerinizin emri demiri keser. Sizin emriniz yanında içimin lafımı olur? Emrini kabul etmeyecek içime tükürürüm ben. Olur mu öyle şey? Parti disiplini denen bir şey var. Sonra ben partinize gönül vermiş biriyim. Sizi idolum kabul ediyorum aynı zamanda.
—Mesela öl desem ölür müsün?
—Hem de gözümü kırpmadan...Benim naciz vücudum şahsınız yanında bir hiçtir.
—Birkaç bariz örnek ver, bizim için neler yapabilirsin? 
—Meclis'te sabahla de, sabahlarım; bir başka partiye geç de, gözümü kırpmadan geçerim; git de gider, otur de oturur, ayakta dur de dururum; tek ayak üzerinde dur de seve seve yaparım. Ben parti disiplinine uyarım.
—Seninki parti disiplininden de öte bana itaata benziyor. Ama hoşuma gitmedin değil. Sevdim seni. Zira demokrasiye katkı sağlayacaktır senin bu yapacakların. Sınavı geçtin, hayırlı olsun! 
—Çok çok teşekkür ediyorum efendim, benden hiç mahcup olmayacaksınız, verin o mübarek elinizi öpeyim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde