Ana içeriğe atla

Mesaj Gönderenlerden Beklediğim

Haftalık her cuma, mübarek günler ve bayramlar münasebetiyle genelde watsapp aracılığıyla bana hayır dua ve güzel dileklerde bulunan eş-dost, arkadaş ve kardeşlerimden, bu yaptıklarına ilave olarak onlardan bir isteğim daha olacak. Benim gibi bir faniden bu ricamı esirgemeyeceklerini ümit ediyorum. Biliyorum, benim iyiliğimi düşünüyorsunuz. Zaten bu yüzden hayır dileklerinizi sektirmeden gönderiyorsunuz. Allah herkese sizin gibi dostlar versin. 

Malumunuz ben günahkar bir kulum. Dinimi-diyanetimi doğru-dürüst yaşayamıyorum. Buna rağmen nefsim galebe çalarak gaflet ve dalalet üzere hayatımı idame ettiriyorum. Geldim gidiyorum. Bu dünyada yaptıklarıma bakarak beni öbür dünyada iyi bir ortam beklemiyor. Uzatmayayım, hasılı halim harap. Tek tesellim sizin gibi dostların bana bu dünyadayken kol kanat germesi. Yanlış anlamayın, para-pul istemiyorum, size yük de sürmeyeceğim. Sizden tek istediğim cuma, bayram ve mübarek günler dolayısıyla günümü tebrik eden sizlerin bu günleri değerlendirirken benim için gıyabımda dua etmenizdir. Eğer benim için yapacağınız dua, sizin mesaj göndermenizi geciktirecek veya engelleyecek ise eğer tercih hakkım var ise- bana mesaj göndermeyin, sadece dua edin. Ellerinizi açın: "Ya Rabbi! Senin kulun Ramazan, gününü gün ediyor, kulluk görevini tam yerine getiremiyor. Biz onu sever, sayarız.  Senden istediğimiz, bu kulunu affet, onu bağışla, ona sağlık-sıhhat ve huzur ver, ukba alemde onu rezil etme!" diyerek dua etmenizdir. Eğer böyle yaparsanız size minnettar kalırım. Mesaj göndermeyerek bize alınır, iyi dilek ve temennilerimizden mahrum kalır, bize gönül koyar derseniz hem vallahi, hem billahi, hem tallahi alınmam.

Haydi dostlar! Göreyim sizi, açın ellerinizi...Allah dualarınızı kabul etsin şimdiden. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde