Ana içeriğe atla

Adaylığımda Son Durum

Cumhurbaşkanı adayı olabilmem için beklediğim 20 vekil gelmedi. Sanırım vekillerimiz sosyal medyaya bir göz atıp beni takip edemediler. Hangi alemdeler, kim bilir? Görselerdi mutlaka beni gönülleyeceklerinden o kadar emindim ki... Neyse umduğum dağlara karlar yağdı maalesef.

"Vekil yoksa biz varız, imza verelim, biz asılız" diyenlere de "Teşekkür ediyorum ama yüz bininiz ancak 20 vekil ediyor. Bana asıl değil, vekil lazım" diyerek imzalarını kabul etmedim. Keşke binlerce adıl tanıdık dostum olacağına 20 kadar vekil dostum olsaydı dedim kendi kendime.

Cumhurbaşkanı adayı olarak adı sıkça geçen kişi üzerinde anlaşamayınca "Geniş tabanlı bir ittifak" üzerine çalıştıklarını ifade etti muhalefet cephesi. "Kastettikleri ben olmalıyım" diye umutlanmadım değil. Bugüne kadar tüm umutlarım hüsranla sonuçlanmasına rağmen yine umutla beklemekteyim. Zira siyasette bir gün çok uzun bir süredir. Bakalım yarın nelere gebe...

Geniş katılımlı bir ittifak ile çatı aday olarak gösterilir ve yarışı kazanamazsam B planım, bir sonraki genel seçimlerde bir partiden vekil seçilmektir. Vekil seçildiğim zaman cumhurbaşkanı adaylık maceram sona erecek ve rakibimi cumhurbaşkan adayı olarak desteklemektir.

Merak ettiğim, ittifakın bir cephesinde yer alan önceki çatı aday, bu seçimde kime oy verecek? Yoksa sağ gösterip sol mu vuracak? Benim için bu, aday olmamdan daha önemli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde