Ana içeriğe atla

Dertleri, Siviller mi Bunların? *


Türkiye terörle mücadele kapsamında yanı başımızdaki Afrin'e operasyon başlattı. Dünyanın her bir yerinden "Endişeliyiz, operasyon süreli ve sınırlı olmalı..." açıklamaları geldi birbiri ardına. Türkiye hedeflediği şekilde Afrin şehir merkezine yaklaştıkça bu sefer, "Türkiye şehir merkezine girmemeli, sivillere dikkat! Siviller zarar görmemeli, Türkiye operasyonu bitirmeli..." denmeye başlandı.

Yurt dışındaki ülkeleri anladım da işin garibi ülke içindeki bir kesim de aynı kanaatte. Hatta "Siz oraya çıkmamak üzere yerleşmeye gidiyorsunuz" niyet okuyuculuğu da yapıyorlar. Haydi diyelim ki dış güçlerin niyetleri belli, Afrin'deki yapıyı destekliyor, korumaya çalışıyorlar. Bizimkilere ne oluyor ki? Ülke içinde terör oldu mu? Nerede bu hükümet, bizim istihbaratımız yok mu, derler. Terörü kurutmak ve ülke içinin güvenli olması için bataklığı kurutmak amacıyla operasyon yapılıyor. Bu sefer siviller zarar görecek, şehre girme deniyor. Artık birileri gerçek niyetlerini ortaya koysa, saflarını belirlese iyi olacak. Bu ülkenin menfaatini, güven ve huzurunu düşünen aklıselim bir insan, gün aşırı olan terör ve canlı bomba eylemlerinin Fırat-Kalkan ve Afrin operasyonlarıyla kesildiğini görecektir. Çünkü terörün inine girildi. Türkiye yıllardır terörü bitirmek için yurt içinde mücadele etmiş ama başarılı olamamıştı. Nihayet dış desteğini kesmeden bu işin olmayacağını anladı ve gözü kara bir şekilde operasyon üstüne operasyon düzenlemeye başladı.

Yurt içindeki ve yurt dışındaki terör destekçileri ve barışsever görünenler veya siviller zarar görmemeli diyenler, aklınız başınızda mı sizin? Siz bu milletin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz yoksa? Ya da siz bu milleti balık hafızalı mı sanıyorsunuz? 2011'den beri Suriye'de çoğunluğu sivil -en azından- bir milyon kişi öldürülürken, dört milyonu bizde olmak üzere milyonlarca Suriyeli, mülteci olarak yaşarken siz neredeydiniz? O zaman siviller zarar görüyor diye niye sesiniz çıkmadı? Afrin'den terör örgütü Gaziantep ve Kilis'teki sivil halka günlük füzeler atıp insanımızı öldürürken siviller ölüyor diye niçin konuşmadınız? Siz, bize günlük füze atan örgütü bile daha terör örgütü olarak kabul etmiyor ve ikircikli davranıyorsunuz?

PYD ve YPG'nin terör örgütü olup olmadığı konusunda ikircikli davranıp siviller zarar görecek diyen içimizdeki barışseverler, ister misiniz operasyon boyunca sizi, Kilis ve Gaziantep sınırında misafir edelim? Sahi size göre bir örgütün terör örgütü sayılabilmesi için bu ülkeye kaç füze daha atması gerekiyor? Size göre bu örgütün terör listesine alınması için illaki ABD veya AB ülkeleri listeye mi alması gerekiyor?

Yaşantınızla, savunduğunuz fikirlerle bu millete o kadar yabancısınız. Zaten bu yüzden bu millet size asla prim vermiyor. Keşke bunu görüp anlayabilseniz! Ama sizin karın ağrınız bu milletin değerleri ve geleceğiyledir.

Okyanus ötesinden ABD, varlık sebebi hep  Akdeniz'e inmek olan Rusya, mezhep tarafgirliği yapan İran; 2011'den beri Suriye'de at koştururken, Suriye'yi yaşanmaz kılarken kimse bunlara "Siz burada ne arıyorsunuz, aman operasyonu kısa tutun, siviller zarar görmesin" demezken 40 yıldır terörden canı yanan bu ülke mi operasyon yapınca sivilleri düşünür oldunuz? Gidin işinize! Sizin derdiniz siviller falan değil.

Gayzınızdan çatlayın! Çatlasanız da patlasanız da bu operasyon devam edecek, bu kervan yürüyecek ve masum olan siviller de zarar görmeyecektir. 08.02.2018



* 10/02/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde