Ana içeriğe atla

"Baba! Bana bilgisayar al sana!"

- Baba, bana bilgisayar al sana!
-Var oğlum ya bilgisayar. Üstelik tabletin, cep telefonun ve laptopun da var ya.
-Onlar yeterli değil, ihtiyacımı gidermiyor. Daha donanımlı olacak benim istediğim.
-Oğlum, evdeki bu kadar bilgisayar senin işini görmüyor öyle mi?
-Evet iyi bildin.
-Ne yapacaksın? Onu söyle!
-Oyun oynayacağım?
-Eldeki olanlarla oyna!
-Her oyunu kaldırmıyor onlar.
-Kaç para senin istediğin?
-4 bin ila 6 bin arasında değişir.
-Sen bu kadarlık bilgisayarı sırf oyun  oynamak için mi istiyorsun?
-Evet.
-Oğlum, ben senin gibisini görmedim.
-Niye ki, ne yaptım ben?
-Daha ne yapacaksın oğlum? Benim bildiğim bilgisayar istenirken "Ödev yapacağım" denir. Bilgisayarı aldırdıktan sonra dilediğin kadar oyun oyna.
-Ne yapayım, yalan mı söyleyeyim? Oyun oynayacağım işte.
-Sana yalan söyle demiyorum. Ama şeffaflığın bu kadarı da fazla değil mi?
-Ne zaman alacaksın?
-Derslerini engeller bu. Almayı düşünmüyorum. Yoksa alırım.
-Bırakalım artık bu klişe lafları! Ben ne yaptığımı biliyorum. Ders zamanı ders, oyun zamanı oyun.
-Klişe ha! Bunu da mı duyacaktım senden? Git o zaman harçlıklarından 1000 lira biriktir, alalım o zaman.
-Tamam söz mü?
-Sözüm söz... Ama gidip ağabeylerinin birinden 500, öbüründen 500 alıp işte biriktirdim diye önüme koyma.
-Baba, istediğin bin lira değil mi? Nasıl bulursam bulayım. Bana sınır getirme.
-Bizzat kendi harçlıklarından biriktireceksin. Başka türlü kabul etmem.
-Tamam, biriktirip önüne koyacağım o parayı.

Ve bizim oğlan hummalı bir şekilde para biriktiriyor. Yakın bir zamanda önüme parayı atarsa hiç şaşırmam. Zira onu hiç bu kadar azimli görmedim. 17.12.2017 Ramazan YÜCE

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde