Ana içeriğe atla

ABD Yeni Oyun Peşinde Olmasın! *

Terör bu sefer ABD'yi vurdu. Kendi halinde eğlenenlerin üzerine kurşun yağdı. Yazımı yazarken yapılan son açıklamaya göre 58 ölü, 500'ün üzerinde yaralı var.

Menfur cinayeti işleyip intihar edenin bir Amerikan vatandaşı olduğu açıklandı. Başkan Trump, "Kötülük, insanlığı hiçbir şekilde yenemeyecek" açıklamasını yaptı. ABD'li yetkililer saldırıyı DAEŞ’in yaptığına dair bir iz yok demesine rağmen saldırıyı günümüz marka terör örgütü DAEŞ üstlendi. Katilin “Aylar öncesinden Müslüman olduğunu” belirtti. Görünen o ki DAEŞ çok yönlü çalışıyor. Irak, Suriye ve Afrika’nın bazı ülkelerinde, dünyanın değişik ülkelerinde yaptığı terör eylemleriyle sesini duyuran DAEŞ, bunca işinin arasında ABD’nin bir eyaletinde yaşayan kişinin ne olduğunu dahi takip ediyor. Güya eylemlerini de Müslümanlık adına yaptığını söylüyor. Sevsinler sizin Müslümanlığınızı! Yaptığı her hareketi Müslümanlara dünyayı dar etmekte, yaşanmaz hale getirmektedir. Böyle Müslüman kardeşin olacağına akıllı düşmanın olsun daha iyi.

Halen olayın sıcaklığı devam ediyor. Bu tür eylemlerin azmettireni kolay kolay bulunmaz. Bakalım bu sefer şans kime gülecek? Biz yine bu olayın ardında kimin olduğunu bilemeyeceğiz. Çünkü kimin üzerine yıkılacağına yine ABD karar verir. İkiz kulelere saldırıyı kimin yaptığı bile belli olmadı. O zaman ihale el Kaide’ye yıkılarak ardından Afganistan işgal edildi ve bu işgal hala devam ediyor. Çoğu kimse bu kuleleri ABD’nin kendisinin yıktığını söyledi durdu. Mantıklı olmaya mantıklı. Çünkü ABD bir yere girmek için mutlaka bir gerekçe üretmek zorunda. Rahmetli Mahir KAYNAK, terörün arkasında kimin olduğunu öğrenmek istiyorsanız terörün kime yaradığına bakacaksınız, kim faydalanıyorsa onun işi” derdi açıklamalarında. Bu son saldırıda ABD derin devleti niye neyi amaçladı, kimlerin canını yakacak, bunu da zaman gösterecek. Çünkü oyun kurucu onlar, para onlarda, silah onlarda, dünyanın en iyi yetişmiş taşeron terör örgütleri onlarda. Dünyanın bir yerinde menfur bir olay olursa olayı bir maşası üstlenir, ardından ABD parsayı toplamaya gelir, devletlere haddini bildirir. Sömürge devam eder, işgaller olur,  kan ve gözyaşı akmaya devam eder, ABD de gemisini yürüten kaptan olmayı sürdürür. Maalesef beğensek de beğenmesek de bize dayatılan hayat bu. İyilerin sessizliğinde meydanı boş bulan kötüler, istediği atı oynatıyor ve cirit atıyor.

İşin garibi zaman zaman vatandaşlarına “Türkiye’nin Güneydoğu’suna gitmeyin, şu bölgesine uğramayın, çünkü terör saldırısı olacak” diye uyaran ABD’li yetkililer, kendi ülkelerinde meydana gelen terör saldırısının istihbaratını alamamış görünüyor. Benim burnumun dibinde ne olacağını bilen nedense kendi burnunun ucunu göremiyor. Başkanları Trump ise “Kötülüğün, insanlığı yenemeyeceğini” söyleyerek iyilerin safında olduğunu belli etti. Eksik olmasın. Ne de güzel uyuyor bu açıklaması Bakara süresi 11.ayetine…“Bunlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz!’ derler.”

Son söz, her sözü silah ve kan akıtmak olan terör örgütlerine… Nerede, kime eylem yapacaksanız yapın ama hangi inanç ve milliyetten olursa olsun hıncınızı masum sivillerden almayın. Derdiniz kimle ise, canınızı kim yakmışsa gidin hıncınızı ondan alın. Ne istersiniz kendi halinde yaşayan insanlardan? Gerçi ben kime söylüyorum? Söylediğim kişiler; insanlıktan nasibini almamış, aklını ve vicdanını kullanmayan, başkasının kuklası olan maşalar. Onlar efendisi ne emrederse onu yapar. Benimki de laf olsun! 02/10/2017

* 04/10/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde