Türkiye'nin sorunu çok. Bazısı er veya geç çözülür,
bazısını da çözmek bir yana kronikleşir iyice. Eğitim ve öğretim bunlardan
biridir. Her gelen hükümet eğitim ve öğretime neşter vurmak için kolları sıvar.
Getirdiği her sistem elinde kalır. Çünkü ölü doğar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da
'Eğitim ve öğretimde istediğimiz noktaya gelemedik' açıklamasını yaptı
geçenlerde. Malumun ilanı idi bu. Zaten memnun olan da yok bu ülkede. Milletçe
her konuda ayrışsak da bir iyi yönümüz var, eğitim ve öğretimin iyiye gitmediği
konusunda hemfikiriz.
Eğitim ve öğretimi düzeltmek için dünyanın en iyi sistemini
de getirseniz, en iyi öğretmenleri transfer etseniz, en güzel bina ve
derslikler yapsanız, derslikleri son modern teknoloji ile donatsanız, en iyi
sınav sistemini getirseniz, sınavları kaldırsanız, en iyi okul türlerini ve en
iyi üniversiteler açsanız başarı elde etmek mümkün değildir. Çünkü başarı ve
verimin önündeki en büyük engel beklentilerimizdir. Biz bu beklentilerimizi
doğal akışına bırakmadığımız müddetçe hiçbir zaman verdiğimiz/aldığımız eğitim
ve öğretimden memnun olmayacağız. Bizde bu rahatına düşkünlük oldukça, her şeyi
kendimize doğru yonttukça, sadece kendi doğrularımızı tam doğru kabul ettikçe
yine mesafe alamayız. Meslek seçiminde çocuklarımızı kabiliyet ve yeteneklerine
göre değil de kendi isteklerimizi dayattıkça bir arpa boyu yol gidemeyiz.
Meslek seçimimiz bile problem bu ülkede. Günümüzde
ekseriyetimiz kabiliyetimize uygun, sevdiğimiz mesleği seçmeyiz. Nerede para
varsa, imkanları daha iyiyse biz hep birlikte o tarafa yöneliriz. Fazla
yorulmayı gerektirmeyen bir meslektir bizim gönlümüzde yatan. Fazla efor sarf
etmeden, terletmeyen bir iş olacak bizimki. Bu yüzden aileler çocuklarının
seçmeli derslerine bile müdahil olurlar. Sayısal zeka olmayan çocuklarına
sayısal dersleri seçmesi için baskı bile yapar. Çünkü istihdam alanına göre
meslek seçimimizi belirleriz. Ne okul beğeniriz, ne öğretmen, ne öğrenci
beğeniriz, ne de veli. Kendimiz en iyilerine layık iken nedense hep kötülerin
elinde kalmışız. Kafamızda oluşturduğumuz eğitim iyi değil imajı hayatımızın
her safhasına sirayet eder. Beklentilerimize cevap vermez. Beğenmeyince de
başarı bir türlü gelmez.
Öğrenci; “Ben fazla çalışmadan en kısa yoldan en iyi okulu
kazanayım,” veli; “Çocuğuma öyle imkanlar sunayım ki sahasında bir numara
olsun, öğretmenin istediği yardımcı kaynağı alayım, en iyi etüt ya da kurs
merkezine göndereyim, özel hoca tutayım, çocuğum okula servisle gidip gelsin,
istediği her şeyi alayım, yeter ki başarılı olsun, elini sıcak sudan soğuk suya
değdirmesin, öğretmen çocuğuma bir şey yaparsa çocuğumu ondan korumak için
elimden geleni yapayım,” öğretmen; “Evimin yanındaki en iyi okulda çalışayım,
okulda dersimi veririm yeter, dersimin dışında etüt merkezlerinde çalışarak,
özel ders vererek paraya para demeyeyim, dün doktorlar ne yapmışlarsa ben de
aynısını yapayım, zira az para kazanmadılar”, okul yönetimi; şu öğretmenler yok
mu çok iyi olsalar da okulumun çıtası biraz yükselse, başarılı oldukça
toplantılarda göğsüm biraz kabarsa,” milli eğitim; “Müdür ve öğretmenler tam
görevini yapmıyor, yapsalar ilimiz Türkiye’de bir numara olur,” Bakanlık; “Ne
istediler de vermedim? Bina, derslik, akıllı tahta, para-pul verdim. Sınıfları
etkileşimli tahta ile donattım, sürekli müfredat ve mevzuat değiştirdim, sınav
sistemiyle oynadım, müdür ve yardımcılarını değiştirdim, ders kitabını bedava
verdim, okullarda hafta sonları kurslar açtırdım, öğretmeni istediği yere
atadım, veli ve öğrenciden bir şey istemedim, herkes zorunlu olarak okuyacak,
dönemimde okur yazar oranı yükselecek,” yayınevleri; “Ne kadar yardımcı kaynak
satarsam kâr,” kantinci; “Hazır müşteri ayağıma geldi, nasılsa öğrencilerin
dışarı çıkışları da yasak, bana elleri mahkum, zaten ihalede yüksek fiyatla
tuttum bu kantini, şöyle fiyatlara bir dokunayım,” okul kıyafetleri satan
firmalar; “Okullar okul kıyafeti seçmeli ki sezonunda köşeyi döneyim, nasılsa
okul idareleri ve veliler de yanımda…” diyor. Tüm bu yazdığım kesimler
içerisinde istisnaları var. Onları tenzih ederim. Ama genel görüntü bu.
Gördüğünüz gibi herkesin beklentileri farklı. İç ve dış
paydaşların bir hesabı var. Kimse eğitim ve öğretimi doğal akışı içerisine
bırakmak istemiyor. Kendine doğru yontuyor. Herkes sorumluluğu başkasından
bekliyor, taşın altına elini koymuyor. Sonuç sıfır, elde var sıfır. Madem olmuyorsa
o zaman haydin sistemi yeniden değiştirelim. Zira hiçbir sistem
beklentilerimize cevap vermiyor.
Ne zaman düzelir eğitim ve öğretimimiz? Beklentileri en aza
indirgediğimiz, eğitim ve öğretimi doğal akışına bıraktığımız zaman...02/10/2017
*29/07/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*29/07/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder