Ana içeriğe atla

Lut Kavmine Rahmet Okutur Günümüz *

Allah Kur'an'da şehvet ve cinselliğin envaiçeşidini yaşamış Lut Kavminden bahseder. Öyle ileri gitmişlerdir ki karşıt cinslerin birbirleriyle ilişkisi bir müddet sonra onları tatmin etmemeye başlamış, hemcinsler birbirine yönelmiş, üstelik bu melaneti alenen herkesin gözünün önünde yapmak suretiyle arsızlıkları su yüzüne çıkmış, Lut peygamberin hanımı bile erkek pazarlama yoluna gitmiş ve evlerine gelen erkek suretli melekleri halkına haber vermiştir. Bu kavim Lutilik ve homoseksüellik dediğimiz sapık ilişki şekliyle tanınmıştır. Lut'un nasihat ve uyarılarını kulak ardı etmişlerdir. Sonunda Rabbin azabı Lut  Kavminin üzerine yağmur yağar gibi taş yağmış, taş üstünde taş kalmamış, yerin altı üstüne getirilerek yerle bir olmuşlardır, helak olmuşlardır. Tarihe lanetli kavim olarak geçmişler. Asırlar geçse de bu ibretlik sapık hareketinin izlerine halen Ürdün-İsrail yakınlarında Lut Gölü civarında rastlanmaktadır.

Kur'an'da detaya girmeden bahsedilen bu kavmi okur, ne kadar da ileri gitmişler, ne de melun insanlarmış derdim. Yatar kalkar onları anlatır, onlara kızardım, hala da kızıyorum. Allah niye anlatıyor bunu? Çeşitlilik olsun diye mi? İbret alınsın, tarih tekerrür etmesin diye değil mi? Ama gel gör ki ibret alındığı falan yok, günümüzde Lut Kavminin yolundan gitme maalesef hız kesmeden devam ediyor. Özellikle kimsenin kimseye karışmadığı/karışamadığı günümüzde kimin eli, kimin cebinde belli değil. Tarih boyunca gizli-kapaklı olarak yürüyen bu şehvet hastalığı dijital ortam, yazılı ve görsel basın sayesinde iyice ayyuka çıkmaya başladı. Açık saçık giyinmeden, eşlerin birbirini aldatmasından; kız-erkeğin el ele, göz göze gelip gezip dolaşmasından, insanların nikahlı-nikahsız yaşamasından, evlenmesiyle boşanmasından, çocukların büyükler tarafından iğfal edilmesinden, kadın ve erkeğin bedenini satarak geçinmesinden geçtim. Zira şimdi kızını satan, evini genel evine çeviren aileleri, yeğeniyle yakalanan amcaları okuyoruz basında. Ensest ilişkinin her türlüsünü görüyoruz videolarda. Karşıt cinslerle ilişkiden bıkıp usandıktan sonra macera aramak için hemcinslerine yönelen Lut Kavminin ortamından farklı değil günümüz. Üzerimize taş yağsa yeridir. Lut'un Kavmi bu iffetsizlik ve şirretliği alenen meydanlarda yaparken  kimse bir şey söyleyemez noktaya gelmiş, en cesaretlisi, "Keşke bu işi az ötede yapsalar" diyebilmiş sadece.

Gün, Lut'un Kavminin günüdür. Şimdi de şehvet ve cinselliğin her türlüsünün yapıldığı günümüzde uçkurunu tatmin edemeyenler bir maceraya atılarak ensest ilişkilere yönelmiştir. Biz ise devletiyle-milletiyle sadece seyrediyoruz, "Bu işi az ötede yapın" bile diyemiyoruz. Önüne gelen "Hayat benim hayatım, kim ne karışır" diyor. Kazara bir şey söylesen basın ordusuyla çıkıyor karşına.

Böyle bir ortamda yaşıyoruz eğer buna yaşama denirse. Günümüz insanını daha kötü günler bekliyor, zira gidişatımız hiç hayra alamet değil. Beynin uçkura bağlandığı günümüzde daha da beterini göreceğiz bu gidişle. Kendimizi, ailemizi bu çirkef bataklığının içinden ne kadar uzak tutarsak halimize şükredelim. Namus ve aile kavramımız, değer yargılarımız sözüm ona bazı sanatçılar eliyle yok ediliyor. İşin garibi her türlü iffetsizliği yapan bu tipler yine sanatlarına devam ediyor, televizyonlara çıkıp programlar yapabiliyor, kasetleri satılıyor ve biz o tipleri izliyor, seyrediyor, kasetlerini alıyoruz. Bana göre bu ne demektir biliyor musunuz? "Aferin sana, ben yapamıyorum bu işleri, sen yap bari. Sana desteğimi ancak böyle sürdürebilirim, başka da bir şey yapamıyorum, kusuruma bakma" demektir.

Boş verelim bu olup bitenleri. Biz yolumuza devam edelim. Arada bir Lut'un kavmine kızmayı ihmal etmeyelim bari!.. 23.08.2017


*05/07/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

  1. Kaleminize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  2. İki yıl önce yazdığım bir yazı idi. Baktım güncelliğini hiç kaybetmemiş. Tekrar duruma koydum. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Fazlaca söze ne hacet. Söylenecekleri söylemişsin. Allah hidayet versin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde