Ana içeriğe atla

Ahmet BAYDAR'a Tüyolar! *

-Süper Kupaya Süper Ceza-
Trabzonspor-Atiker Konyaspor maçından sonra Konyaspor Basın Sözcüsü Ahmet Baydar, “Trabzon’da resmen katledildik. TS’nin maçı 11 kişi tamamlaması büyük bir hakem başarısıdır.(!) Topsuz alanda üç kez rakibine kasti müdahalede bulunan Pereira ve hakemin gözü önünde Traore’yi hastaneye gönderen, ayağını kıran Durica’nın pozisyona yakın olmalarına rağmen, maça devam etmesine göz yumanlar puanlarımızı resmen gasp etmiştir.

Daha sezonun ilk maçında ortamdan etkilenip düdükleri ev sahibi takımdan yana çalan ve Trabzonsporlu futbolcuların sportmenlik dışı mücadelesini ödüllendirenlerle bu ligin bitmeyeceği ilk maçtan ortaya çıkmıştır. Hakemin gözü önünde gerçekleşen direkt kırmızı kartlık hareketi sarı kartla ödüllendirenlerin bir başka takımın canını daha yakmadan bir an önce tedbir alınması gerektiğini altını çizerek ifade ediyoruz. Bizim bazı kulüpler gibi kolay ve hesapsız gelirimiz yok. Bütçemize göre futbolcu transfer yapıyoruz. Kaybedilen maçın yanı sıra maçın hakeminin sebep olduğu sertlikten dolayı en gözde oyuncumuzu uzun süreliğine kaybettik. Maçın devre arasında hakemler teknik heyetimiz tarafından sertlikten dolayı uyarılmasına rağmen ikinci yarıda bu tutumlarını artırarak devam etmişlerdir. Maddi manevi büyük zarara uğratıldık. Bunun hesabını kim verecek” (konyaspor.org.tr) şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu açıklamasını sportmenliğe aykırı bulan PFDK,  Ahmet Baydar'a 45 gün hak mahrumiyeti ve 30 bin lira para cezası verdi.

Az bile ceza vermiş Disiplin Kurulumuz Baydar’a cezayı. Ebediyen mahrum bırakabilirdi aslında. Ucuz kurtulmuş Sayın Baydar. Merhametlerinden olsa gerek. Bu, onun kulağına küpe olmalı, bir daha sınırı aşmamalı. Tamam, Ziraat Türkiye Kupasını aldınız, ardından Süper Kupaya da kondunuz. Anlaşılan Süper Lig şampiyonluğunu gözünüze kestirdiniz. Olacak şey değil bu! Ne kadar başarılı olursanız olun, sonuçta siz bir Anadolu takımısınız. İlk günden kedinin ayağını ayırmalı ki görün Hanya’yı, Konya’yı. Bir defa sizden istenen ligden düşmeme üzerine oyun oynamaktır. Haydi yerinizi, yurdunuzu bilmeden mütevazı kadronuzla şampiyonluğa cüret ettiniz, hakemleri eleştirmek de neyin nesi? Size gereken maçın katledilmesini, en iyi futbolcunuzun ayağının kırılması değildi bir defa. Acılı da olsanız, futbolcunuzun ayağı da kırılsa, hakem rakip takımı koruyup kollasa da maçtan sonra “Hakemlerimiz iyi bir maç yönetti, ayağı kırılan futbolcumuz bunu hak etti, bedelini ayağıyla ödedi, çünkü burada TS’li futbolcu değil, kendi futbolcumuz suçludur, aslında orada bulunması bile hataydı, bereket hakem bu futbolcumuza kırmızı kart göstermedi, biz bu futbolcumuzu ebediyen kadro dışı bırakacağız. Bu hakemlerimizin de bundan sonraki tüm maçlarımızın vazgeçilmez hakemi olmalarını Federasyonumuza önereceğiz” şeklinde bir açıklama yapması daha uygun olurdu. Ama ne edersin ki irticalen konuşmada bunlar aklına gelmedi anlaşılan. Acemilik işte!

Düşene bir tekmede biz vurmayalım. Nezaketen de olsa Sayın Baydar’a geçmiş olsun diyelim ve bir daha başına bir ceza gelmemesi için bazı tüyolar verelim:
·         Takımı –ekibiyle birlikte- küme düşme üzerine yeniden kurmalıdır.
·         Hakem, federasyon vb kişi ve kurumları asla eleştirmemelidir.
·         Kupa, şampiyonluk gibi plan ve program yapmamalıdır.
·         Futbolcusu kırmızı kart görse de, ayağı kırılsa da “Yol kazasıdır, kalan sağlar bizimdir” şeklinde demeç vermelidir. Sportmenliği hiç elden bırakmamalıdır. 23/08/2017

* 26/08/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde "Süper Kupaya Süper Ceza" başlığıyla yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde