Ana içeriğe atla

Herkes Yaptığını Yaşar

Kime nasıl davranırsan, kime ne ilgi gösterirsen yaptığından daha aşağı olmayacak şekilde ya aynısını ya da daha beterini Allah mutlaka verir. Birine tavır mı aldın, sana da tavır alanlar olacaktır, birini küçümseyip hor mu gördün, seni de beğenmeyenler çıkacaktır; birini yalnızlığa mı terk ettin, aynıyla mukabele göreceksin; birinden sevgi ve saygıyı mı esirgedin, bundan fazlasıyla esirgeneceksin; birine ilgi ve alaka mı göstermedin, ilgisizliğin alasına muhatap olacaksın; birini yok mu kabul ettin, yokluğa mahkum olacaksın; anne-babayı mı dışladın, fazlasıyla dışlanacaksın, sevenlerini düş kırıklığına mı uğrattın, aynıyla mukabele görürsün, birine kazık mı attın, kazıkların beteriyle karşılaşacaksın, bir iş ucundan eğreti mi tutuyorsun, işine eğreti yaklaşanlar çok olacaktır.

Er veya geç. Kimse bundan azade değildir. Çünkü insanın her yaptığı kendisine döner, az veya çok. Yapılan her şey bir aynanın yansıması gibi kişiye geri döner. Herkes ektiğini biçer, sevgi eken sevi, nefret eken nefret görür. Bir bumerang gibi kişiye geri döner. Hayatın olmazsa olmaz bu kuralı hakkında sayısız örnek verilebilir. Fazla söze ne hacet! En iyisi bunu en güzel şekilde anlatan şu hikaye ile sizi baş başa bırakayım:

Bir adam, oğlu ile ormanda yürüyüş yapıyor. Birden çocuk takılıp düşüyor ve canı yanıp “Ahhhh” diye bağırıyor.
İlerideki dağın tepesinden “Ahhhh” diye bir ses geri geliyor. Çocuk şaşırıyor. Merak ediyor ve “Sen kimsin” diye bağırıyor. “Sen kimsin” diye cevap geliyor dağdan. Çocuk kızıyor. “Sen bir korkaksın” diye bağırıyor.
Dağdan gelen ses “Sen bir korkaksın” diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp “Ne oluyor böyle?” diye soruyor.
“Oğlum” diyor adam, “Dinle ve öğren!”
Dağa dönüp “Seni seviyorum” diye bağırıyor. Gelen cevap “Seni seviyorum”
oluyor. Baba tekrar bağırıyor, “Sen bir harikasın!” Gelen cevap “Sen bir harikasın!”
Oğlan çok şaşırıyor, ama ne olduğunu gene anlayamıyor. Babası anlatıyor.
“İnsanlar buna ‘Yankı’ derler, ama aslında o ‘Yaşam’dır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam davranışlarımızın aynasıdır.
Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!
Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!
Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy.
İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan, sen sabırlı olmayı öğren.
Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, herkes için her zaman geçerlidir. Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın bir aynada yansımasıdır.”(okyanusum.com) 26/08/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde