26 Ağustos 2017 Cumartesi

Benim sapığım senin sapığını yener

Fırsat buldukça sosyal medyayı takip etmeye, TV'lerdeki farklı kesimlerin bir konu hakkındaki değerlendirmelerini izlemeye, köşe yazılarından konusu itibariyle dikkatimi celp edenleri okumaya, değişik kişilerden whatsappıma gelen mesajlara kim olduğuna bakmadan zaman ayırmaya çalışırım. Hepsini ön yargısız şekilde değerlendirmeye çalışırım. Hepsinde dikkat ettiğim tek husus üsluptur. Muhatabına değer veren, saygı gösteren her kişinin serdettiği fikre katılsam da katılmasam da saygı duyarım. Bir de işinin, bulunduğu yerin, kendisini ait hissettiği grubun, partinin fanatiği olmamasına bakarım. Kendi görüşünü açıklamaktan ziyade karşı tarafı kötüleyen insanların görüşlerine pek itibar etmem. Kişinin öz eleştiri yapmasını, başkasına çuvaldızı batırmadan önce kendisine iğne bağırmasını da değerli görürüm.

Ben kendimi böyle anlatıyorum ama ben bunlara ne kadar uyuyorum, değerlendirmek için bir başkasının beni gözlemleyip test etmesi gerekir. Çünkü ben bu görüşlere şu an sahibim ve şu an sakinim. Pekiyi ben kızıp sinirlendiğim zaman ne kadar bu görüşlerime sadık kalabilirim. Çünkü insanoğlu durum ve pozisyona göre aynı anda değişik refleksler gösterebiliyor. Kaçımız bu durumlardan müstağniyiz? Kaçımız sakinken ve kızgınken aynı tavırları gösterebiliyoruz? Ya o işte bir menfaatimiz varsa onu elimizin tersiyle kaçımız itebiliyoruz?

Hayatta her şey ile mücadele edilebilir ama kişinin sahip olduğu ön yargı ile mücadele etmek, onu ikna etmem mümkün değildir, parçalanmaz denen atam parçalandı ama ön yargı kesinlikle yok olmuyor.

Kişi aslında hayata kendi penceresinden bakabilse, vicdanıyla baş başa kalabilse, hayata ve olaylara başkasının değil, kendi gözlüğüyle bakabilse, kim olduğuna bakmadan karşı tarafı dinleyebilse orta yerde ne ön yargı kalır, ne de sorun. Hayata birilerinin penceresinden bakanlar, bir başkasının şakşakçılığını yapanlar hiç kendileri olamaz. Aslında herkes kendisi olabilse mesele kalmayacak. Kendisi olamayanlar hep saldırı ve savunma refleksi ile yaşarlar. Tek sermayeleri budur. Karşı tarafa saldırırken kendi bağlı olduğu grubun aynı hatalarını görmez, biri gösterse de hemen savunma refleksi devreye girer, savunurken de saldırmayı ihmal etmez. Son zamanlarda FETÖ ile ilgili Diyanetin hazırladığı rapor günümüzde yaşayan hangi grupta yok? Üç aşağı beş yukarı hemen hemen hepsinde var. Ama herkes FETÖ’ye saldırıyor, kendine bakmadan.


Haydi algılayamıyorlar veya göbek bağı ile bağlılar, bu yüzden görmek istemiyorlar diyelim. Hayat kendilerinin, buna diyeceğimiz bir şey yok. Bari, farklı kulvarlarda olan insanları eleştirirken onları sapık diye itham etmeseler. Aslında sapıklıkta kendi içinde bulunduğu grup da aratmaz. Bunun için görecek göz, anlayacak kapasite lazım. Ben eleştiri ve tenkide varım. Herkes yanlış gördüğünü yapıcı bir şekilde eleştirebilsin. Çünkü kimse eleştiriden müstağni değildir. Ayrıca tartışmalardan hakikatler ortaya çıkar, yeter ki istensin. Zira "Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar." 26/08/2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder