Ana içeriğe atla

Halı Aldığım Esnaf Bana Güven Vermedi

“Evin salonuna halı almamız lazım” diyen hanımın isteğini yerine getirmek için birlikte yola düştük. Salondaki halımız açık renk aynı zamanda küçükmüş. Daha büyüğünü almak için birkaç halı mağazasına girip çıktık. Aradığımız halıdan yoktu çoğu yerde. Zira biz Konyalı tabiriyle 9 m2’lik bir halı alacaktık. Ellerinde birkaç tane varsa da renk ve desenlerini beğenmedik. Daha doğrusu hanım beğenmedi. Zaten o beğenecek, ben alacağım. Bizim sözümüz sadece cebimizden çıkacak paraya geçer. Ötesi de bizi aşar zaten.

Sonunda bir mağazaya girdik, aradığımız ebattaki halı, orada fazlasıyla vardı. Bizim 9 m2’lik dediğimiz aslında tam dokuz değilmiş, üstelik bu ebatın üretimi de sadece Konya içinmiş. Zira Konya dışında bu ebatı kullanan yokmuş.

Üst üste konmuş halılara tek tek baktık, daha doğrusu tezgahtar açtı, hanım baktı, ben yanında bakar gibi yaptım. Ara sıra bana sordu nezaketen bu nasıl diye. “Güzel, hı hı, dedim. Her sorduğuna verdiğim cevap aşağı yukarı böyleydi. Sonunda birini beğendi. Baktım beğenilen halı evdekinden daha açık. Hafifçe kenara geçip “Yahu hanım! Sen evdeki halının açıklığından şikayetçi değil miydin, çabuk kirleniyor diye dert yanmıyor muydun? Seçip beğendiğin de açık” dedim. “Biliyorum da koltuğa başkası gitmez, istersen almayalım” dedi. “İyi de almayacağız da bizim burada ne işimiz var, haydi al” dedim. Yaşım elliyi geçti. Renk, desen, yakışır, uyar pek anlamadım. Bu zamana kadar geldim bundan sonra da öğrenilmez, zira öğrenmeye de niyetim yok zaten. Sonunda koltuğun rengine uyacak olan evdeki açık halının daha açığını almaya karar verdik.

Hesapla kardeş bunun parasını dedim. Benim cep telefonumun hesap makinesini kullanarak 1508.00 lira hesap çıkardı. 1250.00 lira olur dedi. “Başka indirim yapmayacak mısın?” dedim. Gülümseyerek bin lira olur dedi. Aşağıya indik ödemeyi yapmak için. Başka inmeyecek misin fiyatı dedim. Görevli mağaza müdürünü çağırdı, durumu anlattı. Müdür, “İyi fiyat vermiş, başka da olmaz” dedi. Elemanın ne çay söyledi, ne de oturtacak yer, zaten cezalı, dedim. Müdür gülümseyerek 950,00 lira olsun dedi. Baktım her defasında iniyor, ben de bırakıverdim. Zira biraz daha uğraşsam halı bedavaya gelecekti. Ödemeyi yapıp çıktım.

Nasıl yaptığım alışverişi beğendiniz mi? Niye beğenmeyeceksiniz? Sanki cebinizden çıktı! Olan bana oldu. Açık renk halıdan kurtulmak için gidip daha açığını aldım. İhtiyaç mı değil mi? Bu ayrı bir mesele artık. Önemli olan hanımın isteğinin yerine gelmesi. Biz kimiz ki yanında ödeme işlerine bakan birer marabayız. Neyse bu konular ailevi konular. Daha fazla ileriye gitmeyelim, zira yerin kulağı var. Ya mağazanın yaptığı indirime ne diyeceksiniz? Gördüğünüz gibi liste fiyatından 558.00 lira indirmiş oldu. Pazarlık olur olmaya, indirim de yapılır ama böylesi de pek görünmüş değil sanırım. Kim bu kadar indirim yapar sonra? Madem bu kadar indirim yapacaktı? Ne diye 1508 liradan dem vurdu ilk öncelerde. Üzüldüm mağazanın ve çoğu bu durumdaki esnafın durumuna.


Bana güven vermedi maalesef. Belki de güven vermediklerinden dolayı kanmayalım diye dükkan dükkan, mağaza mağaza gezip dolaşıyoruz ya. Esnafımız oturduğu yerde yeri geldiği zaman açar ağzını, yumar gözünü okulları, eğitim sistemini eleştirir. Eleştirsin eleştirmeye. Zira eğitim sistemimiz yerlerde sürünüyor. Ama eleştirirken biraz da kendisine baksa iyi olur.  26/08/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde