Ana içeriğe atla

Ahmet BAYDAR ve FETÖ *

Hayatının hiçbir safhasında  FETÖ ile paralel ve dikey bir şekilde yolu kesişmemiş olan iş adamı Ahmet BAYDAR, bugünlerde yazılı ve görsel basında hakkında  "Bylock kullandı" şeklinde çıkan asparagas haberlerle ilgili basın açıklaması yapmakla meşgul.

28.08.2017 günü yaptığı basın açıklamasında şu açıklamalara yer verdi: "Hakkında çıkan iddialar üzerine kendisi ile ilgili gerekli soruşturmanın yapılması için savcılığa başvurduğunu ve suçsuz olduğuna dair belge verildiğini açıklayan Baydar, elindeki belgeyi göstererek, “Kamuoyu bilmelidir ki, söz konusu mecralarda tarafıma isnat edilen suçlamalar yer alır almaz savcılığa ve yetkili mercilere başvurarak gerekli soruşturmanın yapılmasını ve şahsımın hiç bir şekilde ve hiçbir zaman FETÖ/PDY gibi illegal, hain terör örgütleri ile herhangi bir bağımın olmadığını ifade ederek gerçeklerin ortaya çıkarılmasını talep ettim. Savcılık ve yetkili mercilerin soruşturma ve kovuşturması sonucu 2017/39972 no'lu soruşturma ve 2017/ 1998 no'lu karar ile suçlamalardan ari olduğum ve suçsuz olduğum yazılı olarak beyan edilmiştir. Yukarıda soruşturma ve karar no'su belirtilen belge ile Konyaspor'a, Konya'ya ve özelde de şahsıma oynanan oyunlar, algı operasyonları, itham ve iftiralar boşa çıkarılmıştır. Hiçbir delile ve ispata dayandırılmadan, bu haberleri çıkaran kişilerin yapmış olduğu tüm paylaşımlar kamuoyu nezdinde çok karşılık görmese de, bu şahısların yüce adalet karşısında hesap vereceklerinden hiç kimsenin şüphesi olmasın…” “FETÖ üzerinden Konyaspor’u yıpratma çalışmaları sonuçsuz kalacaktır…”

Baydar’ı 1979 yılından beri tanırım, aynı sınıf ortamını teneffüs ettim, aynı sırada oturdum. Kendisiyle o günden bugüne geçmişe dayanan hukukum devam etmektedir. Kendisinin bırakın bylock kullanmasını o yapıyla hiçbir zaman için iş ve gönül bağı olmamıştır, olmaz, olamaz da. Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. O zaman ne diye üzerine geliyorlar? Dönüp dönüp servis ediyorlar? Burada iyi niyet yoktur. Çamur at, izi kalsın savaşı sürdürülüyor. Tırnağıyla kazıyarak geldiği iş hayatında yüzlerce insana istihdam sağlayan, ülke ekonomisine bir katma değer üreten bu kişi yoğun iş temposuna rağmen bir zamanlar kayyuma devredilmesi düşünülen Konyaspor’da aynı zamanda bir amme hizmeti ifa ediyor. Mütevazı kadrolarına rağmen iki-üç yıldır şehrin takımını içinde bulunduğu ekibiyle birlikte beklentinin de ötesine taşımıştır. Sanırım birileri Konyaspor’un geldiği noktadan pek hoşnut değil, sanki birilerinin tekerine çomak soktu Konyaspor. Şimdi var güçleriyle bu takımı önce yıpratma, ardından bitirme senaryoları oynanıyor. “Başkanında bylock çıktı, bir de yardımcısında çıkartırsak bu iş tamam” diye düşünüyor olmalılar. Bu işlere son nokta konmazsa ardından sıra Konya’ya gelecektir. “Ne kadar kişiye suç isnat edersek şehri FETÖ’nün üssü ilan ederiz” hesabı yapılıyor. Burada bir algı operasyonu yapılıyor. Bunlara pabuç bırakmamak lazım.

Bizim ülkemizde bu işler böyledir. Kişiyi hedef alan yalan haber üretilip servis edilir, ardından ilgili kişi işini-gücünü bırakarak ‘Kendisinin bu işlerle bir alakasının olmadığıyla” ilgili açıklama yapmak zorunda kalır. Sayın Baydar da bunu yapmıştır. Basın, ben hürüm diye önüne gelene çamur atacak. Temizlemesi de kişilere kalacaktır. Elinde yapı ile alakasının olmadığıyla ilgili belgesi olmasına rağmen Sayın BAYDAR, bu yalan ve iftira haberlerinden kendisini kurtaramıyorsa varın normal vatandaşı siz düşünün.

Kendisine suç isnat edilen kişi basın açıklamasıyla kendisini temize çıkarmaya, savunmaya uğraşmamalıdır. Yetkili merciler çıkıp “Alakası yoktur” açıklaması yapmalıdır. Bu tür isnatları hazırlayıp basına servis edenlere de hesap sorulmalıdır.

Duyduğu, okuduğu ve gördüğü her haberin üzerine balıklama atlayan basın ve bizler şunu bilelim ki her duyduğumuzu aktarmak bize günah olarak yeter. Bu vesileyle Sayın Ahmet BAYDAR’a geçmiş olsun, Allah onu ve masum insanları bu tür iftiralardan korusun diyorum. Yazımı Hucurat 6.ayetiyle sonlandırmak istiyorum: “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” 28/08/2017

* 30/08/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde