Kırda iş yapan birisi
yerinden ayrılmadan önce kalan tek karpuzunu keser, onun yarısını tıka basa
kendi başına yer. Yiyemediği karpuzun yarısını nasılsa yiyemeyeceğim, buradan ayrılacağım diyerek karpuzun üzerine
affedersiniz küçük abdestini yapar.
Gidiyorum, gideceğim
derken ayrılamaz yerinden. Biçare bir şekilde kalır orada. Fakat acıkmış ve
yiyeceği bir şeyi de yoktur. Sadece üzerine çiş yaptığı karpuz var. Bir karpuza
bakar, bir de kendi yediği halta. “Tövbe estağfurullah! Yenir mi?” der.
Beklemeye koyulur. Nice zaman geçtikten sonra karnı zil çalmaya devam eder ve
tekrar yönünü karpuza döndürür. Ucundan ucundan “Buraya gelmemiştir, şuraya
gelmemiştir” diyerek karpuzu yemeye
başlar. Nihayet kalan karpuzun tamamını yiyerek
kendisine bir güzel ziyafet çeker.
Bu bir fıkra. Olmuş
mudur olmamış mıdır bilmiyorum. Ama kıssadan hisse. Adamın pislediğini yediği gibi günümüzde bizde
başka şeylerimizi, değerlerimizi, insanlarımızı yemeye başlarız. Fıkrada çiş
şuraya gelmemiştir diye yemiş adam. Biz ise çiş değmiştir diye. Aradaki fark
budur.
Karpuza çiş yapmayalım, iş yapalım iş... 12/07/2017
Karpuza çiş yapmayalım, iş yapalım iş... 12/07/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder