-Adalet yürüyüşü hakkında ne dersin?
-Uzun ve yorucu bir yolculuk olsa gerek.
-Zaman zaman çok renkli simalar katıldı.
-Pek takip etmedim. Mesela?
-Meşhur bir üniversitemizin eski rektörü.
-O niye katılmış ki?
-Adaletten dertli anlaşılan, adalet istiyor olmalı.
-Helal olsun, ben öyle sanmıyordum o rektörü.
-Niye ki?
-Zamanında yaptıklarından dolayı kendisine verilmesi gereken ceza verilmediği için adaletten şikayetçi anlaşılan. Gecikmiş adalet adalet değil diyerek yürümüş olmalı.
-Ne yapmıştı ki zamanında?
-Neler yapmadı ki...28 Şubat sürecinde başörtüsü avcılığı yaptı, hatta peruka bile savaş açtı, üniversitesinde 'İkna odaları' kurdurdu, kız çocuklarını doğru yola getirmek için. Çiftliğine başörtülü dişi sinek bile giremedi. Üniversitesinde birçok öğretim görevlisi başörtüsü ile mücadele etmiyor diyerek görevine son verdi. Onun için öncelik başörtüsü ile mücadele idi. Hatta verdiği direktifle gerekirse bilime ara verin ama başörtüsüne geçit vermeyin dedi. Çoğu kız çocuğu okulunu bıraktı, kimi okulunu uzattı. 28 Şubatın önemli aktörlerindendi. O kadar hızlıydı ki başörtüsü ve irticaya karşı orduyu bile göreve çağırdı.
-Bu kadar işi yapan adama ceza verilmedi mi hiç?
-Ceza verilmediği için yürüyüşte ya zaten.
-Pekiyi bu adam niye yürüyor o zaman?
-Adamın vicdanı kabul etmemiş, "Ben o kadar kötülük yaptım, bir zihniyete savaş açtım, onları boğmaya çalıştım, ama bugüne kadar bana ceza veren olmadı. Çünkü bu ülkede adalet yok. Adalet olsaydı ben dışarıda olmazdım. Hak yerini bulsun, gelin beni götürün" demek istiyor olmalı.
-Bir de eski bir belediye başkanı vardı yürüyüşe katılan; sağlık nedenleri dolayısıyla hapisten çıkmıştı.
-Ha evet, o da yürüdü.
-O niye yürüdü?
-O da adaletsizlikten yürümüş olmalı.
-Niye ki bak acımışlar içeride tutmamışlar?
-Yürüyüşe katılarak "Bakın ben sapasağlamım, bu yaşımda yürüyorum. O halde beni ne diye çıkardınız. Böyle adalet olmaz. Lütfen beni içeriye alınız. Zira adaleti ayaklar altına alamazsınız" demek istiyor.
-Başka kimler katıldı yürüyüşe?
-Kimler yoktu ki, her zihniyetten insan vardı. Masumu da vardı, suçlusu da. Adalet isteyenlerin içerisinde suçlu olanların sayısı daha fazla gibiydi sanki.
-Mesela?
-Resimlere bakarsan anlarsın. Polis ve askere kurşun sıkan, ülkenin altını üstüne getiren kimselerle irtibatını kesmeyeler ve hatta onların yaptıklarına destek verenler de vardı, eski İslamcılar da...Adaletten dertli olanlar da vardı, tuzu kuru olanlar da. Uğruna başörtüsü mücadelesi yapılanlar da. Onları bir araya getiren ortak nokta tek kişiyi düşman görmeleri sanırım.
-Pekiyi sana son bir soru?
-Bu ülkede adalet var mı gerçekten?
-Gördüğüm kadarıyla yok. Çünkü herkes adaleti arıyor. Nasıl bir şeyse. 367 krizini destekleyenler de orada. Şiir okuduğu için ceza alan bir kimseyi tasvip edenlerde. Adalet için yola çıkanlar tam bir çorbaydı yani. İçinde haklı yere yürüyenler olduğu gibi çeşitlilik olsun diye yürüyenler de var, kendini kamufle etmek isteyenler de.
-Bunlara, dün yapılan haksızlıklara sesini çıkarmayanlar denebilir mi?
-Ta kendisi...
-Bu durumda yargı kimseye yaranamıyor desene! Adalet ne zaman olur bu ülkede?
-Yargı rahat bırakılırsa, cezalar caydırıcı olursa, yargı kimseden emir almazsa, yargı para ile cüzdan arasına sıkışmazsa, yargı kimsenin militanı olmayıp vicdanına göre karar verirse, yargıya ehil kişiler aranırsa, herkes hak ve hukuku mahkemelerde ararsa, araya kimseyi koymazsa, yargıçlar iyi yetişirse; suçluyu herkes suçlu, suçsuzu da suçsuz görürse, hak arama herkes tarafından tabii bir hak olarak görülürse, zayıfa verilen ceza güçlüye de verilirse, yargı senin benim değil, milletin yargısı olursa, şeriatın kestiği parmak acımazsa...adalet olur bu ülkede.
-Eyvallah! 11.07.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder