Ana içeriğe atla

FETÖ ne zaman başarılı olur?

Devleti her yönüyle teslim almış bir yapı; MİT Müsteşarını sorgulamada, MİT tırlarını yakalamada, 17-25 Aralık operasyonlarında başarılı olamayınca, dış güçlerin desteğiyle 15 Temmuz'da son vuruşunu yaparak başarısını taçlandırmak ve kendisini ispatlamak istedi. Onların bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı olmalı ki başarılı olamadılar ve 15 Temmuz'dan önce dillendirilen, halkın çoğunun bilmediği/inanmadığı terör yönleri de ayan-beyan ortaya çıkmış oldu. Bugün tescilli bir terör örgütü artık. Adı da FETÖ.

Devlet ve millet bütünleşmesinin ortaya çıktığı 15 Temmuz'da bu milletin verilmiş sadakası varmış ki bu ülke yabancılara peşkeş çekilmedi, sömürgecilerin yol geçen hanı ve oyuncağı olmadı. Malum menfur, kanlı darbe teşebbüsünün başarılı olamamasında en büyük pay devlet ve millet bütünleşmesi, halkın birlikte hareket etmesiydi. Bu birlik ruhunun tarihte eşi ve benzeri yoktur. Bu ruh yeni bir ruhtur. Çanakkale ruhunun bir ileri merhalesidir. Çanakkale'de yedi düvel ile çarpışıldı ve 250 bin şehit verilerek Çanakkale'de düşmana geçit verilmedi. Çanakkale'de  ne kadar güçlü olursa olsun düşman belliydi, karşı saftaydılar. Savaşa katılanlar kiminle mücadele ettiklerini biliyordu. 15 Temmuz ise silahımızı, tankımızı, uçağımızı teslim ettiğimiz kişilerin içimizden bir kalkışmasıydı. Başta askeriye, emniyet ve yargısını teslim etmiş bir devletin bu darbeden sağ kurtulması mümkün değildi. Zira düşman belli değildi, hepsinin üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin giydirdiği elbise vardı; emniyetinde, askeriyesinde ve yargısında. Öyle trajikomik ki kalkışmanın bastırıldığı ertesi gün Genel Kurmay Başkanının yanında Çankaya Köşküne gelen kişi aynı zamanda darbecilerin ileri gelenlerinden biriydi. Varın siz gerisini düşünün. Yani düşman belli değildi. Bu millet bundan kurtuldu. Tarihçi değilim ama dünyada bunun örneği yoktur. Sabaha kadar göğüs göğüse bir mücadeleden bir millet küllerinden yeniden doğdu dense yeridir. Hasılı verilmiş sadakamızın olduğu bugünden sağ-salim ve güçlenerek çıkmamız ile ne kadar övünsek azdır. 

Dua edelim şer odakları başarılı olamadılar ve soluğu efendilerinin yanında aldılar. Ama boş durmayacaklar, pes etmeyecekler, tekrar farklı yollarla üzerimize gelecekler, zaafımızı bekliyorlar. Hafif sendelersek nefes bile aldırmayıp boğacaklar bizi. Acısını hala unutmadığımız 15 Temmuz'un seneyi devriyesini nöbet tutarak, şehitlerimize Fatihalar okuyarak, değişik etkinlikler yaparak geçirelim geçirmesine. Herkese anlatalım bugünün nasıl bir gün olduğunu...Ama tedbiri elden bırakmayalım, yapmamız gereken çok şey olduğunu; suyun uyuyup düşmanın uyumayacağını, ne zaman nereden çıkacağını hiç unutmayalım. 

Yapmamız gerekenleri yapmazsak, almamız gereken tedbirleri almazsak, yaralarımızı sarmazsak, içimizde toplumsal barışı sağlayamazsak, bir yıldır oluşan birlik ve beraberlik ruhunu devam ettiremezsek inanın 15 Temmuz’da başarılı olamayan FETÖ,  bu sefer başarılı olur. Bunun için ne yapmamız lazım?

Adı geçen örgüt bu ülkenin kırk yılına imzasını atmış, ahtapot gibi elleri her yere uzanmış, devasa bir güç devşirmiş, toplumun içinde toplumla beraber olarak iç içe geçmiş bir yapı var karşımızda. Birden kestirip atılmaz. Kamuda ve özelde bir temizliğe ihtiyaç var. Ama bunun için kılı kırk yaralım, toptancı davranmayalım, mağdur-mazlum-masum olanları iyi ayırt edelim. Bir numaralı failleri zaten kaçtı, suçüstü yakalananlar zaten içeride hesap veriyorlar/verecekler. İyi bir iz sürerek dışarıda kalmış kripto ve takiyyeci olanları yakalama yoluna gidelim. Toptancı davranılarak kamu ve özelde çalışanların kim ve ne olduğunu iyice araştırıp suçunu tespit etmeden işinden ve aşından etmek ve bunların herhangi bir yerde çalışmasına imkan vermemek FETÖ'nün ekmeğine yağ sürer. İşsiz-aşsız bir insan "Aç köpek fırın deler" misali her bir tarafa savrulmaya müsaittir. Kapı dışarı ettiğimiz bu insanlara şer odakları sahip çıkarak üzerimize farklı bir şekilde salabilirler. Bunlar, bunların çoluk çocuğu, anne ve babaları devlete karşı iyice kinlenip bilenebilir.

Kamudan atılanlar terörist ise yeri dışarı değildir. Bunlar içeride cezasını çeken olmalıdır. Sayıları yüz binleri bulan bu kişiler yeni, objektif kriterlerle tekrar incelenmeli, masumlarsa hemen görevine döndürülmelidir. Yapı ile irtibatlı fakat suça karışmamışsa denetimli serbestlik olarak ya eski işine ya emsal bir göreve, ya stratejik öneme sahip olmayan yeni bir işe, ya  tenzili rütbe olarak bir alt göreve getirilmelidir. Ya da özel sektörde çalışmalarına imkan verilmelidir. Böyle kişilere eski yapı ile irtibatı çağrıştıracak en ufak bir hareketin suçlu duruma düşürüp cezalandırılacağı ve görevinin sona ereceği yazılı ve sözlü olarak bildirilmelidir. Suçlu olduğu halde mağdurlara oynayan ve mağduriyet edebiyatı yapan varsa suçu kamuoyuyla paylaşılarak sesi kısılmalıdır.

Kamuya eleman alımında puan üstünlüğüne göre KPSS puanı esas alınmalıdır. Güvenlik soruşturmasında sakınca bulunmayanlar hak ettikleri göreve atanmalıdır. Sözlü mülakatların her türlüsüne son verilmelidir. İnsanlarda hep bir kesimin adamının işe alındığı, dayısı olanın seçildiği imajını vermemek, atanamayan kişinin eline koz vermemek için işe alımlarda anlaşılabilir, objektif kriterler konmalıdır. İşe alınan her kim olursa olsun görevi esnasında ciddi denetimden geçirilmelidir.

Sözün özü, toplumsal barışın sağlanması için toplumun her kesimiyle isteyerek veya zoraki kucaklaşılmalıdır. Kimseyi ötekileştirmemek gerekir. Yeni 15 Temmuzların olmaması için hiçbir boşluk bırakılmamalıdır. FETÖ her bir vuruşundan sonra başka yollar deniyor. FETÖ ile mücadele ediliyor diye kamuya eleman alımında, yönetici seçiminde, öğretmen tercihinde uygulanan mülakat kıstası tercih edilmeyenleri hoşnutsuzlar zümresine dahi edebilir, suçlular arasına serpiştirilen masumların devlete küsmesi murat ediliyor olabilir.

FETÖ ile mücadele edilirken kitleler her ne sebeple olursa olsun mağdur edilmemelidir, en azından mağdur edildiği hissi oluşturulmamalıdır. Memnuniyetsizlerin sayısı ne kadar artarsa 2019 seçimleri tehlikeye girecektir. Çünkü bu şekildeki seçmen, oyunu bir başka alternatiflere kullanabilir. Bu da cumhurbaşkanlığı seçimini tehlikeye atar. Çünkü FETÖ ve arkasındaki destekçilerinin en büyük düşmanı mevcut cumhurbaşkanıdır. O giderse bu ülkede FETÖ ile mücadele biter ve kendilerine gün doğar. Kaldıkları yerden ülkede yeniden söz sahibi olmaya devam ederler. Bu sefer darbe yapmadan gelecek iktidara her istediklerini yaptırırlar. İşte bu an, FETÖ'nün başarılı olduğu an demektir.

Yapılan icraatlarda, kamuya eleman alımında, suçluyla mücadele etmede birileri devlet ile millet arasını açmaya çalışmaktadır. Yapacağımız işlerde 15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Gününün anlam ve önemine uygun davranalım. Özellikle ‘Milli Birlik’ yönünü ciddiye alalım. Birliğimize halel gelmemesi lazım. Biz bir ve beraber olursak dünya bize vız gelir. 13.07.2017



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde