Ana içeriğe atla

Ramazan ve ben *

Geçen yılın ramazan başlangıcı olan 6 Haziran aynı zamanda benim doğum günümdü. Ramazanda doğduğum zaman ailem isim bulmada zorlanmamış, birçok ailenin yaptığı gibi, “Bunun adı ramazan olsun” demiş. Geçen yıl ramazanın başlangıcı dolayısıyla kendi sayfam olan blogspotumda (http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2016/06/ramazann-ilk-gunu-ben.html) ramazanla ilgili yazdığım yazıdan bir kesit paylaşmak istiyorum:

06/06/2016 tarihi itibariyle 219.213 kişi Ramazan ismini kullanıyormuş. Türkiye'de en fazla kullanılan 58.isim. Sözlüklere göre ‘ramaz’ kökünden türemiştir. Yanmak manasına geliyor. Güneşin sıcaklığının şiddetinden gayet kızmasıdır ki böyle pek kızgın yere ‘ramda’ denir.  Bu aya ‘Ramazan’ denmesinin bir sebebi; bu ayın günahları yaktığıdır. Elmalı Hamdi Yazır'a göre bu ayda açlık, susuzluk hararetinden ıstırap çekilir. Veyahut oruç hararetinden günahlar yakılır.  Ayrıca yaz sonunda güz mevsiminin başlangıcında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına gelen ‘ramadiyun’ mastarından gelir. Bu yağmur yeryüzünü yıkadığı gibi şehr-i Ramazan da ehl-i imanı günahlardan yıkayıp kalplerini temizlediği için bu isim ile isimlendirilmiştir. 

Özetlersek Ramazan: Yanmış, kızarmış, kızgın, yağmur anlamlarına geliyor. Bugün malumunuz Ramazan ayının ilk günü idi. İlk günde yakmadı. Hava bulutlu ve hafif rüzgarlı idi. 17 saati aşkın oruçlu olduk, ilk gün  teğet geçti, halen yakmadı. Susatmadı. Başı rahmet deniyordu. Bu akşam rahmetine de kavuştuk. Teravihe giderken ıslattı bizi.  İnşallah rahmeti daim olur bizlere.

219 bin isimden % 90'ı bu ayda dünyaya geldiği için bu ismi almıştır. Diğer 10'luk bir kesim baba ya da dedenin isminin verilmesinden ibaret olsa gerek. Ben de bugün yani Ramazan ayında doğduğumdan bana,  bu isim verilmiş. İsmimle müsemma olmuşum: Yanmış, sararmış, susamış, kızarmış görüntüm tam Ramazan'ı ifade ediyor sözlük anlamı itibariyle. Hatta öyle ki; kimine göre kırmızı, kimine göre sarı, kimine göre turuncu, kimine göre havuç renkli saçlarım alameti farikam olmuştur. Saçlarımın şimdilerde ağarmış olması sizi yanıltmasın... Hatta saçımın rengi yüzüme de vurmuş……Doğum günümle Ramazan'ı karşıladım. Rabbim nefsime ağır gelen nice ramazanlara ulaştırmayı ve bu ayda samimi bir şekilde oruç tutmayı nasip etsin cümlemize.”

Hasılı, siz yılda bir ay ramazanı yaşıyorsunuz. Ben hem ismim, hem ruhen, hem de fiziki yönümle 12 ay bu mübarek ramazan ayını yaşıyorum. Kışın üşür, yazın da yanarım. Hele bir Güneş görmeye görsün yüzüm. Kırmızı yüzüm kıpkırmızı olur. Günlerce yanmış yüzümü iyileştirmek için uğraşırım… İsim olarak sayımız fazla olduğu için bir yerde biri ‘Ramazan!’ diye seslense kime sesleniyor diye en az  birkaç kişi birden bakarız. İsmimi duyan, rengimi gören de aynı zamanda ramazanı yaşamış olur. Bereket, ramazan bu sene tıpkı geçen ramazan gibi serin geçiyor, Güneşiyle fazla yakmıyor. En azından ramazanın şu ilk on günü böyleydi. İnşallah geri kalan günler de bu şekilde geçer. Allah her zorlukla beraber bir kolaylık veriyor. Yeter ki sabretmesini bilelim, böylece muradına ereriz.

Bu vesileyle ramazan; adına uygun olarak verdiği açlık, susuzluk hararetiyle günahlarımızı yakar inşallah! Yağan yağmurlarıyla bizleri günah kirinden temizler! Kalplerimizi iman ile mutmain kılar! 05/06/2017

* 07/06/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde