Ana içeriğe atla

Politize olmuşuz **

Bu ülkede hiç olmadığı kadar siyasete zaman ayrılır, nerede bir iki kişi görseniz konuşmaları arasında mutlaka siyasete yer vardır. Bu topraklarda 7 gün 24 saat, 365 gün, ömür boyu siyaset konuşulur dense abartmış olmayız.

İşin garibi herkes politize olmuş durumda. Bir partinin üyesi, delegesi, ilçe-il başkanı, encümen, milletvekili gibi profesyonelce siyaset yapanların yanında partide hiçbir görevi olmadığı halde yediden yetmişe amatörce siyaset yapanları da vardır. Bu işi amatörce yapanlar görevi itibariyle siyaset yapanlardan daha fanatik bir şekilde siyasetin içinde. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de. Çoğu zaman da kırgınlık ve küskünlüklere sebebiyet vermektedir. Maalesef toplumca politize olmuş durumdayız. İşin garibi faydası da yok, birbirimizi üzmekten başka.

Siyaset konuştuğumuz kadar, siyasete önem verdiğimiz kadar işimize ve gücümüze yoğunlaşamıyoruz. Siyasete odaklandığımız kadar işimize yoğunlaşsak inanın çözemediğimiz sorun, üretmediğimiz katma değer kalmaz. Öbür dünyada öyle zannediyorum, vaktimizi nerede harcadığımıza dair sorulacak soru bizi epey terleteceğe benziyor. Bu dünyada ise zamanımızı boşa harcadığımıza mı yanalım, tartışırken kalp kırdığımıza mı yanalım, esas işimizi aksattığımıza mı yanalım?

Her gün siyaset yapmak, siyaset konuşmak aslında gelişmişlik düzeyimizi ve çapımızı da göstermektedir. Nietzsche: ‘‘Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.’’ demektedir. Bu sözden sonra fazla söze ne hacet! Durumumuz ortada maalesef.

Bırakalım siyaseti meslek edinenler yapsın bu işi. Biz de işimize ve gücümüze bakalım. Siyasiler konuşsun. Önümüze sandık konduğu zaman en son biz konuşalım sandıkta. Başkasının fanatiği ve militanı olmayalım. Zaten faydası da yok. Çünkü herkesin safı belli... 10.03.2017

25/03/2017 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Mübarek Ramazan Yüce, bizim insanımız her işten anlar. Elleme eğitimi konuşsun, diyaneti konuşsun, sağlığı konuşsun. Velhasıl konuşsun ki gazı gitsşn

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yönüyle bakarsak haklısın hocam. Dediğin gibi gazı alınmış olur. Keşke her konuda konuştuğumuz gibi biraz da dinlemeyi öğrensek ve asıl işimizi ihmal etmesek...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde