Ana içeriğe atla

Biz bu saatlerden daha çok çekeceğiz anlaşılan

2016 ekiminden itibaren  saatlerimizi ileri saate göre sabitledik. Artık bundan sonra saatleri ileri ve geri alma, saatle oynama  derdimiz olmayacak demiştim. Saatin sabitlenmesini de olumlu görmüştüm. Sabahın erken saatlerinde işe koyulsak da erken kalkan erken yol alır diyerek kendimi ikna ettim. Üstelik sabah namazını kılmak isteyenler için uyanamıyorum, bu yüzden kalkamadım mazereti de olmayacak demiştim. Çünkü saatle oynamada mutlaka bir kaç gün uyum süreci yaşanır, aksaklıklara meydan veriyordu.

İş hesap ettiğim gibi olmadı. Çünkü 26 Mart 2017 günü sabah saatle beraber kalktığımızda bir anormallik göze çarptı. Çünkü bizim ileri saat hızını alamayıp bir ileri daha gitmişti. İlerinin ilerisi olmuştuk. İleri almadığımız saatimiz otomatik güncelleme yaparak çoğu kimseyi yanlışa düşürdü. Okullarda hafta sonu dersi olan öğretmen ve öğrencilerin bir kısmı bir saat öncesinden eğitim ve öğretim için gelmişlerdi. Bir kısmı geri döndü. Birçok yerde sabah ezanı imsaktan yarım saat önce okunmuştu. Herkes birbirine şimdi saat kaç diye sormaya başladı. Hasılı oynamadığımız saat yine bizimle oynamış, bizi bocalattı. Halbuki çoğu kimse otomatik güncellemeyi kapatmış olmasına rağmen saatinin nasıl da tekrar güncelleme yaptığının şokunu yaşıyordu. Kambersiz düğün olur mu? Ben de bu durumu yaşayanlardan biriyim. Güncellemelere kapattığım saatim beni sabah sabah bir saat öncesinden uyandırdı. Beni uyandıran saatimin alarmı ile dışarıdaki havanın görüntüsü farklı telden çalıyordu. Nihayet kolumdaki akıllı olmayan saatime bakınca akıllı telefonumdan bir saat geride olduğunu gördüm. Bugün olsa olsa saatlerin ileriye alınma günü olsa gerek dedim. Aslında akşamdan haberlerde uyarılmış ama haberleri izlemediğimden bu gece saatlerin ileriye alınacağından bile haberim yoktu. Çünkü ben onu bir daha kullanmamak üzere defnetmiştim.

Anlayacağınız biz ne anladık saati sabitlemekten. Saat yine yaptı bize yapacağını. Pazar günü hayata biraz daha erken başladık. Anlaşılan biz bu ileri-geri saat uygulamasından vazgeçsek de her mart ve ekim ayında aynı ikilemleri yapacağız. 26/03/2017





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde