Ana içeriğe atla

Problemi dışarıda ararken içeride buldum -III-

Çalışanların arasında uyum önemli, özellikle yönetim kadrosunda. Aynı fikirde olmaları şart değil. Her şeyden önce çalışma, düzen, tertip, disiplin ortak noktaları olmalı.

Fi tarihinde geçici görevlendirme plan müdür yardımcısı ile çalışıyorum. Normalde mesai saatleri içerisinde zorunlu olmadıkça kurum dışına pek çıkmam. Bir gün toplantı dolayısıyla yardımcının yanına vardım. Ben toplantıya gidiyorum dedim. "Tamam müdür bey, siz gidin, ben buradayım. Ben de bir hastaneye gideceğim" dedi. Keşke ben burada iken hastaneye varıp gelseydin" sözüme sessiz kaldı.

Toplantı dönüşü okula doğru yöneldim. Derste olması gereken öğrencilerden bir sınıfın bahçede olduğunu, kiminin bahçe dışına çıkarak bisiklet sürdüğünü gördüm. Acaba derse gelmeyen bir öğretmenim mi var diye düşünürken bisiklet süren bir öğrenci beni görünce durakladı. Niye dışardasınız, dersiniz ne dedim. Dersin adını söyledi, müdür yardımcısı çıkardı dedi. Biraz daha ileriye baktım. Yardımcımız kapı önünde efkarlı efkarlı sigarasını içiyordu. Yanına varıp selam verdim. Hocam bu çocukların dersi ne, niye dışarıdalar dediğimde yüzüme baktı. O anda dışarı zili çaldı. "Müdür bey! Zil çaldı" dedi. Ders maalesef yardımcımın dersi idi.

Aklınıza adam zaten hastaneye gitti, belki de hastadır, ders işleyecek durumu yoktur gelebilir. Şeker hastalığı olan arkadaşımızın hastaneye gidip gelmesi biten ilacını yazdırmasından ibaret.

Yine bir başka zaman kendisine hocam, işin var mı yok dedi. O zaman şu işi yapabilir misin dedim. Tamam dedi. Az sonra dışarı çıktığımda yine bahçede öğrenciler var. Ders malum. Bizim yardımcının dersi. Yanına vardım. Hocam senin dersin mi vardı dedim. Evet dedi. Bana işim yok demiştin dediğimde evet yok dediniz. Ders iş değil mi hocam. Bir okulda öncelik derstir. Yazının aciliyeti yok dedim. Ama siz bana görev verdiniz dedi. Sayın hocam bu çocuklar bize emanet, önce ders dolacak, dersinizin olduğunu söyleseydiniz o yapılacak işi ben yapardım. Bir şeyi yaparken bir başka şeyi yıkmayalım. Boş ders öğrenciyi okuldan, dersten uzaklaştırır dedim. Sessiz kaldı ama hoşuna gitmedi. Adım nasılsa titize çıkmıştı. Çıksın bakalım, ne diyelim.

Bir okulda yöneticinin derse girmeye gözü olmazsa yarın bu işi öğretmen yapsa ne denir? 03/02/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde