4 Şubat 2017 Cumartesi

Bodrum katlarından lüks otellere

Bu konuyu bir kaç defa konu edindim. “Kellim kellik la yenfeu” misali maalesef aynı durum hız kesmeden devam ediyor. İşin garibi pek rahatsız olan da görmedim. MEB tarafından düzenlenmiş seminerlerden bahsediyorum. İşin içinde olanlar bilir. Seminerler merkezi ve mahalli olarak düzenlenir.

Merkezi olanlar ilk başlarda değişik illerin pansiyonu olan okullarda yapılırdı, sonradan MEB'e ait hizmet içi eğitim enstitülerinde yapılmaya başlandı. Şimdilerde ise şehir dışında, sahil kenarlarında beş yıldızlı lüks otellerde yapılır oldu.

Mahalli yapılan seminerler ise genelde il merkezinde bulunan merkezi okulların konferans, çok amaçlı vb salonlarında yapılırdı. Salonlar ya bodrum katta ya da çatı katında olurdu. Karanlık dehliz dense yeridir. Işık yakmadan oturulmazdı. Burnu koku alanlar bodrum katın nem ve rutubetinden nasibini alırdı. Ya ses düzeni olmaz, olsa da ya bozulur, ya elektrikler gider, ya da  ses düzeninin cayırtısından meram düzgün bir şekilde anlatılamazdı. Gerekli-gereksiz sürekli yapılan bu toplantılardan merkezi okullarda görev yapan yöneticiler bezmiş, neredeyse illallah dedirtmişti onlara. Çünkü buradaki yöneticiler salonu hazırlamak ve gelen üst düzey yöneticilere teşrifatçılık yapmaktan asli görevlerine zaman ayıramıyorlardı. Katılımcının sayısına göre zaman zaman bu tür konferans, seminer, kurs vb. etkinlikler belediyelere ait kültür merkezlerinde bazen de resmi ya da yarı resmi kurum ve kuruluşların salonlarında yapılır oldu.

Birçok bakanlığın personelinden daha fazla personele sahip MEB’in çalışanlarını bilgilendirmek, eğitmek amaçlı hizmet içi seminer/kurs/çalıştay yapması eksik olmuyor. Bu demektir ki yetkililer sürekli salona ihtiyaç duymaktadır. Nasıl ki taşıma su ile değirmen dönmüyorsa bir başkasına ait salonları emaneten kullanmak da her zaman mümkün olmuyor. Sürekli salon ayarlama durumunda kalan yöneticilerin de bu durumdan çok memnun olduklarını sanmıyorum. Özellikle büyükşehirlerde her türlü toplantı amaçlı kullanılabilecek kültür merkezi, eğitim enstitüsü, sosyal tesise ihtiyaç vardır. Bu tür yapılacak tesislerde zümre toplantıları dahil her türlü eğitim ve bilgilendirme yapılabilmelidir. İhtiyaç olmadığı zamanlarda gelir getirmek amacıyla nişan, kına ve düğünlere kiraya verilebilmelidir. İlin üst yöneticileri böyle bir şeyi dert edinirse öyle zannediyorum Bakanlık bina yapımında gereken desteği verecektir. Yöneticilerimiz akşam-sabah protokol takılmanın yanında bu meseleye de mutlaka kafa yormalıdır.

Sayın yetkililerimiz böyle bir tesisi ihtiyaç olarak görmüyorlarsa yapılacak seminer/kurs/çalıştay için lüks otel tercihi yapmamalıdırlar. İsterse bir başka kurum sponsor olsun. Mesele üzüm yemekse eğer bu tür faaliyetler yerelde yapılmalı, ücretsiz veya  ekonomik yerler seçilmelidir. Her ilden katılımcı olacaksa bu tür toplantılar devlete ait enstitülerde yapılmalıdır. Eğitim amaçlı çalıştayların lüks otellerde yapılması nefsime hoş gelmekle beraber vicdanen doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Amaç eğitim mi yoksa otel mi? Personelini otele götürmekse amaç adını çalıştay, seminer koymayalım. Bir ödül olarak Bakanlık görevlilerini böylesi yerlerde konaklatabilir, tatil yaptırabilir. Yok eğer amaç eğitimin bir sorununu çözmek ise bunun çözüm yeri problemin olduğu yerdir. Lüks otellerde kamunun parası harcanarak problem çözülmez. Bu, eşyasını karanlık bir yerde kaybeden Nasrettin Hoca'nın yitiğini aydınlık yerde aramasına benzer. Kimse kamu malıyla cömertlik yapmasın. Bir yöneticimiz kendi parasıyla sponsor oluyorsa eyvallah. Ağanın eli tutulmaz. Ama kimse devletin parasıyla ağalık yapmasın. Bu paralarda tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Beytül maldır, yetim malıdır.

Yöneticilerimiz kamu harcamalarında yoğurdu üfleyerek yemeyi bilmeli; makam, para ve şöhretin altında ezilmemeli. Kendini kaybetmemelidir. Milletin emaneti en iyi şekilde kullanılmalıdır. Kamu malını bu şekilde kullanarak bazı hassasiyetler zedelenmemeli, bu konuda dedikoduya mahal verilmemeli. Makamdayken insanlar para ile imtihan olduklarını hiç akıldan çıkarmamalıdır. İfrat ve tefritten kaçınılmalıdır. Dünkü sağlıksız bodrum katlarındaki salonlar da anormaldir, bugünkü lüks otellerde. Bunun ortası bulunmalı. Savurganlıktan, gereksiz harcamadan uzak durulmalıdır.

Lüks otelleri finanse edenler, aracılık yapanlar, organize edenlerin iyi niyetinden şüphe etmiyorum. Bir işin en iyisini yapmak istiyorlar. Unutmayalım ki “Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doludur.” Sap ile samanı karıştırmak istemem. Ama bu yapılanı israf olarak görmekteyim. Sözümü sözlerin en güzeli olan Kur’an’dan bir ayetle bitirelim: “Şüphesiz saçıp savuranlar, şeytanın kardeşleridir. Şüphesiz şeytan Rabbine karşı çok nankördür. (İsra 27) Ben bu konuyu bir kaç yazımda mesele edindim. Umarım yanlış anlaşılmam. Umarım yanılan ben olurum. 04/02/2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder