Bu konuyu bir kaç defa konu edindim. “Kellim kellik la
yenfeu” misali maalesef aynı durum hız kesmeden devam ediyor. İşin garibi pek
rahatsız olan da görmedim. MEB tarafından düzenlenmiş seminerlerden
bahsediyorum. İşin içinde olanlar bilir. Seminerler merkezi ve mahalli olarak
düzenlenir.
Merkezi olanlar ilk başlarda değişik illerin pansiyonu olan
okullarda yapılırdı, sonradan MEB'e ait hizmet içi eğitim enstitülerinde
yapılmaya başlandı. Şimdilerde ise şehir dışında, sahil kenarlarında beş
yıldızlı lüks otellerde yapılır oldu.
Mahalli yapılan seminerler ise genelde il merkezinde
bulunan merkezi okulların konferans, çok amaçlı vb salonlarında yapılırdı.
Salonlar ya bodrum katta ya da çatı katında olurdu. Karanlık dehliz dense
yeridir. Işık yakmadan oturulmazdı. Burnu koku alanlar bodrum katın nem ve
rutubetinden nasibini alırdı. Ya ses düzeni olmaz, olsa da ya bozulur, ya
elektrikler gider, ya da ses düzeninin cayırtısından meram düzgün bir
şekilde anlatılamazdı. Gerekli-gereksiz sürekli yapılan bu toplantılardan
merkezi okullarda görev yapan yöneticiler bezmiş, neredeyse illallah
dedirtmişti onlara. Çünkü buradaki yöneticiler salonu hazırlamak ve gelen üst
düzey yöneticilere teşrifatçılık yapmaktan asli görevlerine zaman
ayıramıyorlardı. Katılımcının sayısına göre zaman zaman bu tür konferans,
seminer, kurs vb. etkinlikler belediyelere ait kültür merkezlerinde bazen de
resmi ya da yarı resmi kurum ve kuruluşların salonlarında yapılır oldu.
Birçok bakanlığın personelinden daha fazla personele sahip
MEB’in çalışanlarını bilgilendirmek, eğitmek amaçlı hizmet içi
seminer/kurs/çalıştay yapması eksik olmuyor. Bu demektir ki yetkililer sürekli
salona ihtiyaç duymaktadır. Nasıl ki taşıma su ile değirmen dönmüyorsa bir
başkasına ait salonları emaneten kullanmak da her zaman mümkün olmuyor. Sürekli
salon ayarlama durumunda kalan yöneticilerin de bu durumdan çok memnun
olduklarını sanmıyorum. Özellikle büyükşehirlerde her türlü toplantı amaçlı
kullanılabilecek kültür merkezi, eğitim enstitüsü, sosyal tesise ihtiyaç
vardır. Bu tür yapılacak tesislerde zümre toplantıları dahil her türlü eğitim
ve bilgilendirme yapılabilmelidir. İhtiyaç olmadığı zamanlarda gelir getirmek
amacıyla nişan, kına ve düğünlere kiraya verilebilmelidir. İlin üst
yöneticileri böyle bir şeyi dert edinirse öyle zannediyorum Bakanlık bina
yapımında gereken desteği verecektir. Yöneticilerimiz akşam-sabah protokol
takılmanın yanında bu meseleye de mutlaka kafa yormalıdır.
Sayın yetkililerimiz böyle bir tesisi ihtiyaç olarak
görmüyorlarsa yapılacak seminer/kurs/çalıştay için lüks otel tercihi
yapmamalıdırlar. İsterse bir başka kurum sponsor olsun. Mesele üzüm yemekse
eğer bu tür faaliyetler yerelde yapılmalı, ücretsiz veya ekonomik yerler seçilmelidir. Her ilden
katılımcı olacaksa bu tür toplantılar devlete ait enstitülerde yapılmalıdır.
Eğitim amaçlı çalıştayların lüks otellerde yapılması nefsime hoş gelmekle
beraber vicdanen doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Amaç eğitim mi yoksa
otel mi? Personelini otele götürmekse amaç adını çalıştay, seminer koymayalım.
Bir ödül olarak Bakanlık görevlilerini böylesi yerlerde konaklatabilir, tatil
yaptırabilir. Yok eğer amaç eğitimin bir sorununu çözmek ise bunun çözüm yeri
problemin olduğu yerdir. Lüks otellerde kamunun parası harcanarak problem
çözülmez. Bu, eşyasını karanlık bir yerde kaybeden Nasrettin Hoca'nın yitiğini aydınlık yerde aramasına benzer. Kimse kamu malıyla cömertlik yapmasın. Bir yöneticimiz kendi
parasıyla sponsor oluyorsa eyvallah. Ağanın eli tutulmaz. Ama kimse devletin
parasıyla ağalık yapmasın. Bu paralarda tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır.
Beytül maldır, yetim malıdır.
Yöneticilerimiz kamu harcamalarında yoğurdu üfleyerek
yemeyi bilmeli; makam, para ve şöhretin altında ezilmemeli. Kendini kaybetmemelidir.
Milletin emaneti en iyi şekilde kullanılmalıdır. Kamu malını bu şekilde
kullanarak bazı hassasiyetler zedelenmemeli, bu konuda dedikoduya mahal verilmemeli.
Makamdayken insanlar para ile imtihan olduklarını hiç akıldan çıkarmamalıdır. İfrat
ve tefritten kaçınılmalıdır. Dünkü sağlıksız bodrum katlarındaki salonlar da
anormaldir, bugünkü lüks otellerde. Bunun ortası bulunmalı. Savurganlıktan,
gereksiz harcamadan uzak durulmalıdır.
Lüks otelleri finanse edenler, aracılık yapanlar, organize
edenlerin iyi niyetinden şüphe etmiyorum. Bir işin en iyisini yapmak
istiyorlar. Unutmayalım ki “Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doludur.”
Sap ile samanı karıştırmak istemem. Ama bu yapılanı israf olarak görmekteyim.
Sözümü sözlerin en güzeli olan Kur’an’dan bir ayetle bitirelim: “Şüphesiz saçıp savuranlar, şeytanın
kardeşleridir. Şüphesiz şeytan Rabbine karşı çok nankördür. (İsra 27) Ben
bu konuyu bir kaç yazımda mesele edindim. Umarım yanlış anlaşılmam. Umarım
yanılan ben olurum. 04/02/2017
Yorumlar
Yorum Gönder