Ana içeriğe atla

Sevdim bu ileri saati

Eskiden saatler martın sonunda ileriye, ekimin sonunda da geriye alınırdı.  Bu sene ekim ayında saatler geriye alınmadı. Yani saatle bir ileri, bir geri şeklinde oynanmadı.

İlk başlarda saatlerin geriye alınmaması garibimize gitti. Çünkü işe gitmek için çıktığımızda hava karanlık oluyordu. Üstelik sabah ezanları daha yeni okunuyordu. Hayat herkes için özellikle çalışanlar için daha erken başlıyordu. Ayaklarımız geri geri gitse de, yolda yürürken bu vakitte işe/okula gidilir mi diye homurdansak da alıştık.

Bir iyiliği oldu ileri saatin. Sabah namazı kaçmıyor. Namaz kılmak isteyen için "Efendim sabah namazına kalkamıyorum, uyuya kalmışım" mazeretleri ortadan kalktı. Çünkü işe gittiğimiz esnada daha Güneş doğmamış oluyor. Hatta isteyen sabah namazını camide cemaatle kılıp işine öyle gidebilir. İlk başlarda saatlerin her ne kadar hoşumuza gitmese de saatlerin bu şekilde kalması bir hayra sebep oldu. Çünkü çoğunluğun en zorlandığı namaz sabah namazı idi. Bir çoğumuz uykuya yenik düşüyordu.

Bu uygulamayı başlatanlar bunu gözetti mi bilmiyorum ama hayırlı bir iş yapmış oldular. Geçen gün bir arkadaş, bu saatle birlikte sabah namazını kılmak için camiye gelenlerin sayısında gözle görülür bir artış olduğunu söyledi.

Peygamberimiz bir sözünde: "Bir hayra sebep olan o hayrı yapmış gibi olur, bir kötülüğe öncülük yapan o kötülüğü yapmış gibi olur" buyurmaktadır. Sebep olanlardan Allah razı olsun. 18.01.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde