Ana içeriğe atla

Patates mi kumpir mi?

Köydeki oturduğumuz evin önüne bir oda çıkılıyordu. Evde inşaat vardı anlayacağınız. Benim işim helik toplamaktı.

Bir gün babam elime para verdi. Hüseyin Dayına git, 3 kg kumpir, 4 kg da patlıcan al gel, çalışanlara yemek lazım dedi. Koca Hüseyin lakaplı Hüseyin Dayının dükkanı Büyük caminin yanında idi. Elime pazar çantasını aldım, şimdiki gençlerin yaya yürümediği yolu aşındırmaya  başladım hızlı hızlı. Giderken de alacağımı unutmayayım diye ara ara tekrarlıyorum içimden: 3 kg kumpir, 4 kg patlıcan şeklinde. 

Kendi kendime kumpir köylülerin söylediği bir kelime. Bunun yerine patates diyeyim dedim. Yine yolda tekrarlıyorum içimden: 3 kilo patates, 4 kilo patlıcan... O kadar tekrarladım ki sayısını bilmiyorum. Sular-seller gibi ezberlemiştim alacağımı. Nihayet dükkana girdim hış-mış: "Dayı, babamın selamı var. 3 kg kumpir, 4 kilo patates verecekmişsin" demişim. Şükür, unutmadan söyleyebilmiştim meramımı. 

Ben bekliyorum dayı tartıp verecek diye. Fakat dayı iskelet gibi bana bakıyor, üstelik tartmaya da başlamadı. O bana baktı, ben ona. Baktım hala bakıyor: Dayı işim acele dedim. "İşin acele olmaya acele de nasıl olacak bu şimdi" dedi. Dayı!  Dediğimi duymadın mı dedim. "Duymaya duydum da nasıl ve ne vereceğimi bilemedim: 3 kilo kumpir, 4 kilo patates...Bunun ikisi de aynı değil mi yeğenim" dedi. Evet, aynıydı. Nasıl becermiştim bunu. 

Sonunda 3 kilo kumpir, 4 kilo patlıcan dedim. O tartarken mahcubiyetten başımı yere eğdim. 

Pazar çantamda 3 kilo kumpir, 4 kilo patatesi, pardon patlıcanı taşıyarak  evin yolunu tuttum. 29.11.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde