29 Kasım 2016 Salı

Elimdeki para

Kış geldi mi sülaleden Veysel Emmim ava giderdi. Yine kar yağmıştı. Gün artık Veysel Emmim'indi. Keyfine diyecek yoktu. Tüfeğini hazırladı. Fakat barut ve saçma lazımdı. Evde kalmamıştı. Beni çağırdı, al şu parayı Koca Hüseyin'e git, barut ve saçma al gel diye. Verdiği paraya bir baktım. Daha önce hiç görmediğim bir kağıt para idi. 75-76 yılının en büyük parası. Şimdinin 100 lirası diyelim.

Üzerimi giyindim, eldivenleri elime geçirdim, çünkü hava buz gibiydi. Parayı da cebime koymadım kaybederim diye. Elimin içine koyup sıkı sıkıya elimi kapattım. Ayağım kaymadan hızlı bir şekilde gitmeye başladım. Ara ara da elimdeki paraya bakıyorum duruyor mu diye. Cellogilin evlerinin yanına vardığımda yukarıdan aşağıya kayanlar vardı buzun üzerinde. Etrafında ise kayanları seyredenler. Hiç onlara takılmadan Büyük Caminin oradaki Koca Hüseyin'in dükkanının yolunu tuttum. Tam dükkana gireceğim zaman elimdeki paraya bir göz attım. Elimde paradan eser yoktu. Ne kadar cebim varsa hepsini tek tek, tekrar tekrar yokladım. para uçup gitmişti. Koca Hüseyin bana baka dursun ne alacak diye. Hemen geldiğim gibi gerisin geri döndüm. Mahallemize yaklaştığım zaman Deli Bekirgilin evinin oradan yukarı çıkıp Kürtlerin evinin oradan kimse görmeyecek şekilde Deliktaş'ı seyrederek, diz boyu karın içinden geçerek eve geldim. Ayakkabımdan içeri giren kar, çoraplarımı ıslatmış, ayaklarım buz gibi olmuştu. Zira daha önce hiç kimsenin kar yazdıktan geçmediği yerleri tepip gelmiştim. Kimseye bir şey demedim. Eve saklandım. Rifatlar sülalesinin birbirine bakan iç içe geçmiş evlerinden bir gören olur... Olur ya Veysel Emmi ile karşılaşırsam ne diyecektim.

Ben evde bekledim, Veysel Emmim ise evinde beni bekleye dursun. Nice sonra anam geldi: Oğlum Emmin barut sorar, nerede diye. Saklandığım samanlıktan çıktım boynumu yere eğerek. Parayı sanırım kaybettim diye. Baktığım tüm ceplerime tekrar bakıldı. Yoktu...Emmim beni yanına aldı. Nereden geçtin, yolda kimler vardı, seni kim gördü, parayı nereye koydun diyerek beraberce gittiğim yolu tekrar gidip geldik. Gözümüz sağda solda idi. Acaba nerede düştü diye. Para uçup gitmişti.

Belediyeden anons edildi: "Veysel YÜCE'ye ait şu kadar para kayboldu. Bulan, gören insaniyet namına getirsin" diye. Belki anonsta bulana ödül de vadedildi, hatırlamıyorum. Nihayet para bir kaç gün sonra bulundu. Para, Şevket Ağa'da çıktı. Bulmasına karşılık sanırım para istemiş, emmim de vermiş. Ama ne kadar istedi, ne kadar verdi bilmiyorum.

Bense parayı düşürdüm mü, yoksa elimden çekildi mi bilmiyorum. Vebali boynuna herkesin. Zira eldivenin içinde tuttuğum para soğuktan ya düştü ya da çekildi. Elde eldiven olunca biri çekse de sanırım haberim olmazdı. Bulduğu paraya karşılık para istemesi de düşündürmedi değil hani beni. Yine de niyetimi bozmayayım, düşürdüm diyelim.

Veysel Emmim sağ olsun o zaman kızmadı bana. Üstelik hiçbir şey demedi. Ama ondan sonra bana para verip bakkala gönderdiğini hatırlamıyorum. Akıllı adammış rahmetli. Büyük bir ihtimalle ondan sonra kendi işini kendi yapmıştır. Geç de olsa çocuğa iş buyurup ardından kendisinin gideceğini anladı. Ben mi? Bir alışverişi daha ağzıma yüzüme bulaştırmanın ezikliğini yaşadım çocuk halimle uzun süre. 29/11/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder