Bazı kişiler, 15 Temmuz darbesini bir senaryo olarak
görmektedir. Yapıya ait kişiler ise, darbeyi yapanların arkasında Fetö yok,
belki yapıya ait olan bazı kişilerin darbeye katılmış olabileceğini iddia
etmektedirler.
Bir an için birilerinin kurgusu diyelim bu darbe işini.
Hangi bir vicdan sahibi yüzlerce insanın ölmesini göze alabilir. Anlaşılan
darbeyi kurgu ve senaryo olarak görenler bol bilgisayar oyunu oynamış kişiler olmalı.
Darbenin arkasında Fetö yok, yani biz yokuz diyenlere basit
bir soru sormak lazım. Madem ki siz yoksunuz. Peki yapının tüm ileri gelenleri
yurt dışında ve özellikle ABD'de firari durumdalar. İnsan niye kaçar? Bir suç
kendisine isnat edilir, korkusundan kaçar. Ya da suçludur, yakalanmamak için
kaçar. Eğer kendilerine iftira atılmışsa aklanmak için bizzat gelip teslim
olacaklar. Kendilerine atılan suçlar için gelip savunma yapacaklar. Kaçarak bir
suç ve suçlu yok olmaz. Sadece kafanızı kuma gömmüş olursunuz. Haydi size
iftira atıldı diyelim. Siz tertemizsiniz. Kaçarak tüm suçu üzerinize almış
olmuyor musunuz?
Sonra size güvenip size bağlanan sevenlerinizi geride
yüzüstü bırakarak gitmek hiç vefaya, dava adamlığına yakışır mı? 40 yıldır
kazandıklarınızı bir bir kaybederken "Tırnaklarımızla kazıyıp buraya
getirdiğimiz bir camia ve kazanımlarımız yok ediliyor" diye düşünüp
kaybetmemek, kaybettiklerinizi geri almak için gelip teslim olmanız gerekmiyor
mu? Sizi seven üyeleriniz işinden atılırken, cezaevine girerken sizin yurt
dışında geziyor olmanız bir ideal(!) için çalışan size yakışır mı? Yok,
suçluysanız -ki suçlusunuz- gelip cezanızı çekmeniz gerekmiyor mu? Madem bir
halt işleyip yediğiniz çanağa pislediniz, ağzınıza yüzünüze
bulaştırdınız..."Bir ihanet içerisine girdik, bir başka aklın emriyle
hareket ettik, kendimize çok güveniyorduk, ama beceremedik. Suçluyuz, suçumuzu
çekmeye razıyız..." demek daha mertçe bir tavır olmaz mı? Haydi onları
kullanıp attınız. Dünya küçüktür haberiniz olsun. Yarın o sevenlerinizden
biriyle karşılaşsanız nasıl onların yüzüne bakacaksınız? Gerçi bu durumda
yüzünüze tükürse yağmur yağıyor dersiniz. Bu da ayrı. Hoş, yüzünüze
tüküreceklerini de sanmıyorum. Çünkü onlar hala size güveniyorlar. Büyüklerim
ne yaparsa mutlaka bir bildikleri vardır diye düşünüyorlar. Hatta sizin,
"Darbenin arkasında biz yokuz" sözünüze de inanıyorlar. İçiniz rahat
olsun. Bu aklını kullanmayan adanmışlarınız olduğu müddetçe onlara ne yapsanız
müstehaklar.
"Yüzdük yüzdük kuyruğuna gelmiştik, biz niye başarılı
olamadık" diye bir öz eleştiri yaparsanız bilin ki arkasına sığındığınız
devletlere ve ülkenin her bir kurumunda yerleştirmiş olduğunuz
adamlarınıza çok güvendiniz. Bu güven ve güç sizi o kadar kibirlendirmişti
ki...İşte bu kibir, gurur ve mağrurluktur sizi başarısızlığa götüren. Kibir
İblis'in vasfıdır. Ki Şeytan, büyüklenmesi sonucunda lanetlenmiştir. Başarısız
olmanızın bir sebebi daha var: Oluşturduğunuz mağduriyetler...Çoğu insanı
ezdiniz, onları mağdur ettiniz... Çünkü başarıya o kadar şartlanmıştınız ki
önünüze çıkan herkesi haklı haksız demeden tuttuğunuzu içeriye attınız, bazen
soru çaldınız, bazen bir yere gelmesini istediğiniz adamınızı getirmek için
mevcudun veya bir başka adayın ayağını kaydırdınız.
Başarısızlığınızın diğer bir sebebi, Anadolu'nun süper ve
zeki çocuklarının beyinlerini uyuşturarak kendinize kul-köle ettiniz. Çocuğunu
size teslim eden anne ve babaların ahı tuttu, haberiniz olsun. Süper ve zeki
çocukların kullandırmadığınız akıllarını kullanarak fazla aklın içerisinde
boğuldunuz. Halbuki o anne ve babalar nelerden korumak için sizlere çocuklarını
emanet etmişti. Tek kaygıları, "Çocuğum başarılı olsun, ahlaki bozulmaya
gitmesin, dinini ve diyanetini de yaşasın" idi. Siz emanete de ihanet
ettiniz. Bu kadar ihanet içerisinde olan bu yapının başarılı olması mümkün mü?
Hiç topu, tüfeği ve silahı olmasa da oluşturduğunuz mazlumların ahı boğdu
sizi. Yine siz bu milletin düşmana karşı kullanılsın diye emanet ettiği savaş
araçlarını bu milletin üzerine yağdırdınız. Böylece kime düşman olduğunuz da
ortaya çıkmış oldu.
Kendinize kızmayın niye başarılı olamadık diye. Dedim ya
sizin planlarınız tıkır tıkır işliyordu, hiç hata riski de yoktu. Hesap
edemediğiniz Anadolu'nun mazlum insanının sizi Allah'a havale etmesiydi.
Aslında yaptığınız en büyük kötülük bu milletin güvenini yok ettiniz. Bu
milletin içine nifak soktunuz. Dünyanızı berbat ettiniz, gelin ahiretinizi bari
heba etmeyin. Gelin bu ülkenin mahkemelerine kendinizi emanet edin. Ahiretinizi
kurtarmak için de gözyaşı içerisinde nedamet duyun, tövbe edin. Yoksa ebedi
alemde "Yakıtı siz ve taşlar olan Cehennem azabını" çekersiniz. Kendi
düşen de ağlamaz. İhanetin bedeli ödenecek ama aynı zamanda mahşerde tüm
mazlumlar sizin yakanıza yapışacak, onların haklarını nasıl verirsiniz bilemem.
Bu ülkenin içine öyle bir güvensizlik tohumları
attınız. Eserinizle ne kadar gurur duysanız azdır. Artık devlet şimdi her
türlü atamayı sözlü mülakat ile yapıyor... Kendiniz çekip gittiniz. Şimdi yurt
dışında bir eliniz yağda, diğeri balda olmak üzere yaşıyorsunuz. Ya geride
bıraktığınız kişiler... İşte devlet onların ensesinde. Dün siz bu ülkede
palazlanırken uyuyan devlet bugün gözünü açtı. Açtı açmasına ama esas siz elebaşılar kaçtı. Devlet; size gönül
vermiş, aklını kullanmayan adanmışlarınızın peşinde. Belki de istediğiniz bu
idi: Kullanıp kullanıp atmak. Devlet sizin bu ülkede bıraktığınız piyonlarla
uğraşıyor. Halbuki burada bıraktıklarınız size gönülden bağlı idi. Hani aşkın
gözü kör derler ya. İşte öyle bir şey. Bu, aklı kullanmamaktır...
Siz kaçın bakalım. Nereye kadar kaçacaksanız. Bu dünyada olmasa da öbür dünyada er-geç
yakanıza yapışılacak. Ama şunu bilin ki, bu dünyada cezanızı çekmeseniz de,
sırça köşklerde ağırlansanız da çok huzur bulacağınızı sanmıyorum. Çok rahat
uyuyamayacaksınız, hep kabusla uyanacaksınız.
İyi ki ebedi alem var. Siz bekleyin, biz de bekleyelim.
Bakalım er mi yaman bey mi yaman? 31/10/2016
** 05/11/2016 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.
** 05/11/2016 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder