31 Ekim 2016 Pazartesi

Darbe yapanların psikolojisi **

Bazı kişiler, 15 Temmuz darbesini bir senaryo olarak görmektedir. Yapıya ait kişiler ise, darbeyi yapanların arkasında Fetö yok,  belki yapıya ait olan bazı kişilerin darbeye katılmış olabileceğini iddia etmektedirler.

Bir an için birilerinin kurgusu diyelim bu darbe işini. Hangi bir vicdan sahibi yüzlerce insanın ölmesini göze alabilir. Anlaşılan darbeyi kurgu ve senaryo olarak görenler bol bilgisayar oyunu oynamış kişiler olmalı.

Darbenin arkasında Fetö yok, yani biz yokuz diyenlere basit bir soru sormak lazım. Madem ki siz yoksunuz. Peki yapının tüm ileri gelenleri yurt dışında ve özellikle ABD'de firari durumdalar. İnsan niye kaçar? Bir suç kendisine isnat edilir, korkusundan kaçar. Ya da suçludur, yakalanmamak için kaçar. Eğer kendilerine iftira atılmışsa aklanmak için bizzat gelip teslim olacaklar. Kendilerine atılan suçlar için gelip savunma yapacaklar. Kaçarak bir suç ve suçlu yok olmaz. Sadece kafanızı kuma gömmüş olursunuz. Haydi size iftira atıldı diyelim. Siz tertemizsiniz. Kaçarak tüm suçu üzerinize almış olmuyor musunuz?

Sonra size güvenip size bağlanan sevenlerinizi geride yüzüstü bırakarak gitmek hiç vefaya, dava adamlığına yakışır mı? 40 yıldır kazandıklarınızı bir bir kaybederken "Tırnaklarımızla kazıyıp buraya getirdiğimiz bir camia ve kazanımlarımız  yok ediliyor" diye düşünüp kaybetmemek, kaybettiklerinizi geri almak için gelip teslim olmanız gerekmiyor mu? Sizi seven üyeleriniz işinden atılırken, cezaevine girerken sizin yurt dışında geziyor olmanız bir ideal(!) için çalışan size yakışır mı? Yok, suçluysanız -ki suçlusunuz- gelip cezanızı çekmeniz gerekmiyor mu? Madem bir halt işleyip yediğiniz çanağa pislediniz, ağzınıza yüzünüze bulaştırdınız..."Bir ihanet içerisine girdik, bir başka aklın emriyle hareket ettik, kendimize çok güveniyorduk, ama beceremedik. Suçluyuz, suçumuzu çekmeye razıyız..." demek daha mertçe bir tavır olmaz mı? Haydi onları kullanıp attınız. Dünya küçüktür haberiniz olsun. Yarın o sevenlerinizden biriyle karşılaşsanız nasıl onların yüzüne bakacaksınız? Gerçi bu durumda yüzünüze tükürse yağmur yağıyor dersiniz. Bu da ayrı. Hoş, yüzünüze tüküreceklerini de sanmıyorum. Çünkü onlar hala size güveniyorlar. Büyüklerim ne yaparsa mutlaka bir bildikleri vardır diye düşünüyorlar. Hatta sizin, "Darbenin arkasında biz yokuz" sözünüze de inanıyorlar. İçiniz rahat olsun. Bu aklını kullanmayan adanmışlarınız olduğu müddetçe onlara ne yapsanız müstehaklar.

"Yüzdük yüzdük kuyruğuna gelmiştik, biz niye başarılı olamadık" diye bir öz eleştiri yaparsanız bilin ki arkasına sığındığınız devletlere ve  ülkenin her bir kurumunda yerleştirmiş olduğunuz adamlarınıza çok güvendiniz. Bu güven ve güç sizi o kadar kibirlendirmişti ki...İşte bu kibir, gurur ve mağrurluktur sizi başarısızlığa götüren. Kibir İblis'in vasfıdır. Ki Şeytan, büyüklenmesi sonucunda lanetlenmiştir. Başarısız olmanızın bir sebebi daha var: Oluşturduğunuz mağduriyetler...Çoğu insanı ezdiniz, onları mağdur ettiniz... Çünkü başarıya o kadar şartlanmıştınız ki önünüze çıkan herkesi haklı haksız demeden tuttuğunuzu içeriye attınız, bazen soru çaldınız, bazen bir yere gelmesini istediğiniz adamınızı getirmek için mevcudun veya bir başka adayın ayağını kaydırdınız.

Başarısızlığınızın diğer bir sebebi, Anadolu'nun süper ve zeki çocuklarının beyinlerini uyuşturarak kendinize kul-köle ettiniz. Çocuğunu size teslim eden anne ve babaların ahı tuttu, haberiniz olsun. Süper ve zeki çocukların kullandırmadığınız akıllarını kullanarak fazla aklın içerisinde boğuldunuz. Halbuki o anne ve babalar nelerden korumak için sizlere çocuklarını emanet etmişti. Tek kaygıları, "Çocuğum başarılı olsun, ahlaki bozulmaya gitmesin, dinini ve diyanetini de yaşasın" idi. Siz emanete de ihanet ettiniz. Bu kadar ihanet içerisinde olan bu yapının başarılı olması mümkün mü?  Hiç topu, tüfeği ve silahı olmasa da oluşturduğunuz mazlumların ahı boğdu sizi. Yine siz bu milletin düşmana karşı kullanılsın diye emanet ettiği savaş araçlarını bu milletin üzerine yağdırdınız. Böylece kime düşman olduğunuz da ortaya çıkmış oldu.

Kendinize kızmayın niye başarılı olamadık diye. Dedim ya sizin planlarınız tıkır tıkır işliyordu, hiç hata riski de yoktu. Hesap edemediğiniz Anadolu'nun mazlum insanının sizi Allah'a havale etmesiydi. Aslında yaptığınız en büyük kötülük bu milletin güvenini yok ettiniz. Bu milletin içine nifak soktunuz. Dünyanızı berbat ettiniz, gelin ahiretinizi bari heba etmeyin. Gelin bu ülkenin mahkemelerine kendinizi emanet edin. Ahiretinizi kurtarmak için de gözyaşı içerisinde nedamet duyun, tövbe edin. Yoksa ebedi alemde "Yakıtı siz ve taşlar olan Cehennem azabını" çekersiniz. Kendi düşen de ağlamaz. İhanetin bedeli ödenecek ama aynı zamanda mahşerde tüm mazlumlar sizin yakanıza yapışacak, onların haklarını nasıl verirsiniz bilemem.

Bu ülkenin içine öyle bir güvensizlik tohumları  attınız. Eserinizle ne kadar gurur duysanız azdır. Artık devlet şimdi her türlü atamayı sözlü mülakat ile yapıyor... Kendiniz çekip gittiniz. Şimdi yurt dışında bir eliniz yağda, diğeri balda olmak üzere yaşıyorsunuz. Ya geride bıraktığınız kişiler... İşte devlet onların ensesinde. Dün siz bu ülkede palazlanırken uyuyan devlet bugün gözünü açtı. Açtı açmasına ama  esas  siz elebaşılar kaçtı. Devlet; size gönül vermiş, aklını kullanmayan adanmışlarınızın peşinde. Belki de istediğiniz bu idi: Kullanıp kullanıp atmak. Devlet sizin bu ülkede bıraktığınız piyonlarla uğraşıyor. Halbuki burada bıraktıklarınız size gönülden bağlı idi. Hani aşkın gözü kör derler ya. İşte öyle bir şey. Bu, aklı kullanmamaktır... 

Siz kaçın bakalım. Nereye kadar kaçacaksanız.  Bu dünyada olmasa da öbür dünyada er-geç yakanıza yapışılacak. Ama şunu bilin ki, bu dünyada cezanızı çekmeseniz de, sırça köşklerde ağırlansanız da çok huzur bulacağınızı sanmıyorum. Çok rahat uyuyamayacaksınız, hep kabusla uyanacaksınız.


İyi ki ebedi alem var. Siz bekleyin, biz de bekleyelim. Bakalım er mi yaman bey mi yaman? 31/10/2016
** 05/11/2016 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder