Ana içeriğe atla

İngilizceye Fransız Kalmak

1979 yılında ortaokula başladığımda, öğrenciler bir yabancı dil seçerlerdi. Büyük okullarda İngilizce, Almanca ve Fransızca yabancı dilleri okutulurdu. Sınıflar, seçilen dillere göre oluşturulurdu. Sonraları Almanca ve Fransızca dersleri çoğu okullarda kalktı ya da kaldırıldı. Sadece İngilizce yabancı dili seçilmeye başlandı.
1986 yılında liseyi bitirdikten sonra Hasan Celal GÜZEL'in bakanlığı döneminde bir ara yabancı dil dersini okuma, isteğe bağlı hale getirildi. Sonra tekrar zorunlu hale getirildi. Haftalık ders saatleri bazı zamanlar artırıldı, bazen de azaltıldı.
Köksal TOPTAN'ın bakanlığı döneminde, Anadolu Liselerini kazanamayan öğrencilerin diploma notuna göre kayıt yaptırdığı yabancı dil ağırlıklı ders yapan Süper Liseler açılmıştı. Bir zamanlar 5.sınıfı bitiren öğrenciler Anadolu Lisesi sınavına girer. Kazanan öğrenciler üç yıllık lise eğitiminin önünde bir yıl İngilizce hazırlık sınıfı okurlardı. İlköğretim kesintisiz sekiz yıla çıkarılınca, lisenin başında yabancı dil hazırlık okunmaya başlandı. Yurt dışına giden öğrencilerin diploma denkliklerinde sorun çıkmaya başlayınca okulların önündeki yabancı dil hazırlık sınıfı kaldırılarak liseler 4 yıla çıkarılmış oldu. Bazı zamanlarda yabancı dilin dışındaki bazı dersler özellikle sayısal derslerin de yabancı dil ile anlatılması durumu söz konusu olmuştu. Hatta yabancı dil öğretmenleri girdikleri her iki saate bir saat de derse hazırlanma ve planlama adı altında bir saat ek ders ücreti alıyordu. Dersini yabancı dil ile anlatan veya anlatır görünen FKB(Fizik-Kimya-Biyoloji) öğretmenlerine, girdikleri her dört saate bir saat planlama ücreti ödenmekteydi.
Hazırlık sınıfları kaldırıldıktan sonra lise 2.sınıftan itibaren alan seçiminde, öğrencinin seçtiği 4 alandan bir tanesi yine yabancı dil alanıydı. Bu alanı seçen öğrenciler 18-20 saat kadar İngilizce eğitimi aldı. Şimdi liselerde alana benzer bir şekilde seçmeli dersleri İngilizce seçmek suretiyle yabancı dil eğitimi görülmektedir.
Yabancı dilini geliştirmek için alınan özel dersleri, gidilen dershane ve kurs merkezlerini ve alınan İngilizce yardımcı kaynakları saydığımız zaman toplum olarak yabancı dile ne kadar önem verdiğimiz ve özen gösterdiğimiz ortaya çıkmaktadır.
Bakanlık son zamanlarda pratiğe dönük yabancı dil eğitimi için müfredatta yeniliğe gitti, gramer vb yönleri biraz es geçti. Gramer istemeyen Bakanlık merkezi sınavlarda nedense gramer vb sorulardan vazgeçmedi.
Öğretmenin tavsiye ettiği yardımcı kaynaklara verilen paralar ile diğer tüm derslerden alınan yardımcı kaynakları, ücret bakımından değerlendirdiğimiz zaman İngilizce kitaplarına verilen paralar daima ağır basmaktadır.
Uzun süredir 4.sınıftan itibaren yabancı dil özellikle İngilizce dersi müfredatta yer aldı. Birkaç yıl öncesinde ise ilkokul 2.sınıftan itibaren İngilizce dersleri müfredata eklendi. 5.sınıftan itibaren bazı okullarda birkaç dersin yerine İngilizce seçmek suretiyle ortaokullarda İngilizce derslerinin haftalık ders yükü 8-10 saate kadar çıkarıldı.
Bakanlık, bir taraftan veliler, yabancı dil eğitiminin geliştirilmesi için maddi ve manevi yönden çaba sarf etmektedir. Bu kadar çabaya rağmen bu toplumun büyük bir çoğunluğunun yabancı dil bilgisi, "What is your name? What is this"den öteye geçemedi. Bu konuda çoğumuz yabancı dil konuşmaya Fransız kaldık. Birkaç yıldır içimizde yaşamak zorunda kalan Suriyeli çocukların bizim gibi Türkçe konuştuğunu görünce acaba bu millet dil özürlü mü demekten kendini alamıyor insan. Bu millet dil öğrenme özürlü falan değil. Bizim derdimiz usulsüzlüğümdendir. Yukarıdan aşağıya İngilizce maceramızdan aklımda kalanları sıralamaya çalıştım. Hala bir yol ve yöntem bulamadık gitti. Usulümüz olmayınca maalesef vusulümüz de olmuyor. Öğrenemesek de pes ettiğimiz yok.
MEB'in açıkladığına göre Bakanlık, 2016-2017 yılından itibaren 5.sınıflara eskinin hazırlık sınıflarına benzer şekilde 18-20 saate kadar İngilizce ders yükü koymaya hazırlanıyor. Bakalım şimdi olacak mı? Bunu da zaman gösterecek. Fakat görünen köy kılavuz istemez. Bakanlığın koymayı düşündüğü bu yöntem ilköğretim sekiz yıl olmadan önce Anadolu Liseleri ortaokul kısmının önünde ve 28 Şubattan sonra ise lise 1.sınıfın önünde hazırlık koyarak denenmişti. Demek ki vazgeçildiğine göre bu hazırlık sınıfları da işe yaramamıştı.
Bakanlığın, uygulamayı düşündüğü bu yöntemi yeniden gözden geçirmesinde fayda vardır. İlk önce bu millet kendi dili olan Türkçeyi iyi öğrenmelidir. Kendi dilini iyi bilen bir başka dili daha çabuk öğrenir. Eğer İngilizceye önem verilsin düşüncesi varsa Bakanlık başka alternatifler üzerine kafa yormalıdır: Bunun yolu yeniden hazırlık sınıfları koymak değildir. Sahillerde garson vb. olarak çalışan insanımız İngilizceyi okulda öğrenenlerden daha iyi konuşmaktadır. Bakanlık belli sınıf seviyelerine, ortalamasını yüksek tutan öğrencileri yaz dönemlerinde yurt dışına gönderebilir. Merkezi sistem sınavlarda gramer ağırlıklı soru sormaktan vazgeçmelidir. Yok bu iş okullarda öğrenilecek deniyorsa istisnalar kaideyi bozmaz ama Bakanlık ilk önce  İngilizce eğitimi alan öğretmenlerin üniversiteden mezun olduğu zaman İngilizce konuşabilmesini sağlamalıdır. Kendisi rahat bir şekilde İngilizce konuşabilen bir öğretmen seviyelerine indiği takdirde öğrencilerine pratik İngilizce öğretebilir. İngilizce öğrenmek için aynı zaman da Türk gibi düşünüp İngilizce konuşmaya çalışmaktan vazgeçilmelidir. İngiliz gibi düşünmek lazımdır. Yabancı dil eğitimi alan her bir dil öğretmeni üniversite eğitiminin belirli aşamasında bir veya iki dönem yurt dışında yaşama imkanına sahip olmalıdır. Dil öğrenmeyi de ihtiyaç olarak görenlerle sınırlandırmak lazımdır. Herkese yabancı dil öğretme idealinden vazgeçilmelidir. Ortaokul ve liselerde 35-40 ders saati gören bir öğrencinin yabancı dil öğrenmesi mümkün değildir. Ders saatleri azaltılarak sabahleyin teorisini gören öğrenci öğleden sonra öğretmen nezaretinde dersini turistlerin yoğun olarak bulunduğu yerlerde onlarla konuşarak işlemelidir. Öğrencinin eğitim gördüğü mahalde turist yok ise öğrenci öğleden sonra belirli bir süre yabancı film izleme, haber dinleme, arkadaşlarıyla hem derste hem de ders dışında gördüğü yabancı dili konuşma zorunluluğu getirilmelidir. KPSS'yle memur olarak atanacak kişilerde yabancı dili konuşma şartı getirilebilir. İngilizceyi pratik olarak konuşabilen kişiler sınavsız atanır denebilir.
Alternatif olarak yazdığım önerilerin mutlaka aksayan yönleri olabilir, uygulama imkanı olmayabilir. Bakanlığın her yıl belirlediği kontenjan kadar başarılı öğrencinin yurt dışına gönderilmesi öğrenciyi teşvik eder. Herkese yabancı dil öğreteceğiz derken kimseye yabancı dil öğretemeden daha kaç nesli mezun edeceğiz? Her yıl 3-5 aylığına ülke dışına giden kişilerin yabancı dil öğretiminde mesafe alacağını düşünüyorum.
Bakanlık, dert edindiği yabancı dil eğitiminde mesafe almak istiyorsa incelenmiş, tecrübe edilmiş yöntemleri bulmalı, bu kuralları da kolay kolay değiştirmemelidir. Her bir yetkili günübirlik bulduğu çözüm önerileriyle bu milletin evladını kobay olarak kullanmaktan vazgeçmelidir. 01/11/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde