Ana içeriğe atla

Vakit geçiremiyorum, iş arıyorum diyenlere... Alın tam size göre bir iş

Kurban bayramı sonrası ilk iş günü üzerime kayıtlı elektrik aboneliğini sona erdirmek için öğle vakti merkez MEPAŞ'a gittim. İçerisi ve dışarısı insan kaynıyordu ama sıramatik diye bir şey var, gider alır, sıramı beklerim. Sonra bu bekleşenlerin derdi başkadır dedim. Sıramatikteki abone işlemlerine bastım. Sol resimdeki sırayı verdi bana. Rakam yüksek ama o kadar çalışanın olduğu yerde 616.sıra ne olur ki dedim.

Hava almak için bahçede bulduğum küçük bir boşlukta kendime bir yer buldum. Kağıda tekrar baktım. Ne de olsa bekliyorum. Bu bekleme esnasında cebimdeki lüzumsuz kağıtları da atarım, daha başka meşgale de bulabilirim dedim kendi kendime. Evet 616.sıramın altındaki bekleyen  336 kişi sayısını görünce nutkum tutuldu. Bir saat kadar oyalandım. İçerideki sıraya ara ara göz attım. 10-15 kişi ancak ilerleyebilmişti. Böyle olmayacak, hiç olmazsa suyu kapatayım diyerek KOSKİ binasına yürüdüm.
KOSKİ'deki kalabalık da MEPAŞ'ı andırıyordu. Şansımı deneyeyim, buradan da bir sıra alayım. Arası 500 metre kadar. Bir elektriğe, bir suya giderim. Bugün bu ikisini halledersem doğal gaz da bir başka güne kalsın dedim. Sıramatikte daha önce basılmış, ama kağıdı alınmamış bir abonelik işlemleri buldum, onu alıp bulabildiğim bir kenara dineldim.
Beklerken numara sırasına baktım. 409 yazıyordu. Boş diye aldığım kağıdın sırası geçmiş anlaşılan diyerekten sıramatiğe giderek yeniden bir sıra aldım. Bu sefer 108 numarayı verdi. Rakam 400'ün üzerinde. MEPAŞ'taki gibi bekleyen sayısı da yazmıyor. Bu işte bir anormallik var dedim kendi kendime. Bir taraftan da hemen çağırılabilirim düşüncesiyle görevlinin isteyeceği belgeyi doldurmak için bir masa arıyorum. Küçük bir sehpa buldum. Onu aldım. Hemen doldurdum. Ara ara da hem ekrandaki sıramatiğe bakıyorum, hem de elimdeki sıra kağıdına. Yanımdaki ihtiyar amca, sen daha benden sonrasın. Sana sıra çok dedi. Amcanın sırası da 80.sıralarda. Bu rakamlar hiç yazmıyor, sıra geçmiş olmalı dedim. Yanlışlık yok, ekran her 500'de sıfırlıyor, sonra yeniden birden başlıyor, sana daha iki yüz kişiden fazla sıra var dedi. İkinci kez nutkum tutuldu yine. Ne diyeceğimi şaşırdım. Ne yapayım diye düşünürken amca, Avrupa'da böyle değil, orada sıra bekleyenler olunca  müdürüne varıncaya kadar tüm görevliler gelir, iş yapar, sırayı hemen eritirler dedi. Ardından da nerelisin diye sordu. Memleketimi söyledim. Asker arkadaşı varmış bizim oradan amcanın. Tanır mısın derken amca sordukça sormaya, anlattıkça anlatmaya başladı. Garibim ne kadar süredir bekliyor kim bilir. Sıkılmış vakit geçirecek birini arıyor. Zaten nerelisin dendi mi bil ki arkası gelecek demektir. Amca ben sana bir çay getireyim deyip kalktım. Ona bir çay getirdim. Amca benim elektrikte de bir sıram var ona bir bakayım diye müsaade aldım. MEPAŞ'a geldim. Saat 16.00'yı geçmiş olmasına rağmen ekrandaki sıra hala 400'lere varmamıştı.

Ne elektriği ne de suyu kapatabilirim, doğal gaza gitsem aynı durumla karşılaşırım diye düşünürken saat 16.30 oldu. Ayaklarım geri geri giderek Enerya'ya vardım. 2200'lerde bir sıra aldım. Buırası diğerlerine rahmet okutacak diye içimden geçirirken ekrandaki sıranın çok hızlı hareket ettiğini gördüm. Çalışan sayısı diğerlerine göre daha fazla idi. 10 dakika içerisinde sıram geldi. Hele şükür! Doğal gazı kapatma işini bari becerebilmiştim akşama kadar. Yarım günde bir iş yapabilmenin sevinci ve mutluluğu içerisinde evimin yolunu tuttum, elektrik ve su abone işlemlerini bir başka gün yaptırırım diye.

9 günlük bayram tatili herkesi ilk iş gününe toplamıştı anlaşılan. Ben de abone işlemlerini yapacak bir başka gün bulamamışım gibi tatil sonrasına denk getirmişim nedense. Siz siz olun. Abonelik işlemleriniz olursa sakın ola ki tatil sonrası ilk iş günü halletmeye kalkmayın. Yok benim işim yok, beklerim, bu iş tam bana göre, zaten vakit geçirecek yer arıyorum, hem bekleşen insanlarla tanışırım diyorsanız  Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok, arife tarif gerekmez. Lütfen MEPAŞ'a, KOSKİ'ye uğrayın.

KOSKİ'deki kalabalığı anlarım devlettir, hantaldır, doğasında vardır derim de. Özelleşen MEPAŞ'taki kalabalığı hiç anlayamam. Yoksa özelleştirme dedikleri bu mu?

Arkadaş! Nereden aklına geldi bu sıramatik numaralarını fotoğraflamak derseniz, benim gibi sıra beklerseniz avarelikten siz de çekersiniz...

Size iyi hoşça vakit geçirmeler!... 29/09/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde