Yaşadığımız süreçte hep kandırılıp orta yerde kalınca insan
değerlendirme kriterimizi yeniden ele almamız gerektiğini düşünmekteyim nice
zamandır.
Anadolu insanı olarak oğlumuza gelin, kızımıza damat
ararken, biriyle iş vb ticaret yapacağımızda önceden sorar soruştururuz: "
Falan kimse nasıl biridir" diye. Bu da çok doğal bir durumdur. Genelde:
"Çok iyi biridir; Namazında, niyazında..."cevabını alırız. Böyle bir
değerlendirme sonucuna göre hareket ederiz çoğunlukla.
Koyduğumuz kriter yabana atılır türden değildir. Zira
Ankebut 45.ayet: "...Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve
kötülükten alıkor..." diyerek namaz ile kötülüğün bir arada
bulunamayacağına işaret etmektedir. Ayetten, namaz kılanın kötülüklerle
işi olmaz, hükmünü çıkaran bizler çoğu zaman 'Namazında ve niyazında' olanlarla
sorun yaşamaktayız. O zaman kıldığımız namazda bir sorun olmalı. Döndüğümüz
kıble aynı, kıldığımız namaz aynı olduğuna göre namaz kılmadaki niyetlerimiz
farklı olsa gerek. Kimsenin niyetini sorgulama imkanımız yok ama sonuçları
itibariyle baktığımız zaman sanırım kimimiz Allah rızası için kılarken kimimiz
gösteriş, kimimiz alışkanlık gereği; kimimiz işi icabı, kimimiz mahalle
baskısından dolayı kılıyoruz anlaşılan.
Tekrar tekrar kanmamak için ne yapmamız lazım? İnsan
değerlendirme kriterlerimize yeni ilaveler koymamız gerekir: Haram lokma yer
mi? Üretken biri mi, yoksa asalak biri mi? Cömert mi? İş ahlakı nasıl? Dinarla/parayla
arası nasıl? Kötü günde yarı yolda bırakır mı? Laf taşır mı? Gıybet eder mi?
İftara atar mı? Yalan konuşur mu? Makam, mevki ve sosyal statüye karşı bakış
açısı nasıldır? Emanete ihanet eder mi? Muhatabına güven veriyor mu?
Komşularıyla ilişkisi hangi seviyededir? Çalışanının hakkını koruma durumu
hangi boyuttadır? Özü ve sözü bir mi? Sözünün eri mi? Kul hakkı yer mi? gibi
kriterlerle değerlendirme yapmalıyız. Her ne kadar "Namaz gözümüzün nuru,
müminin miracı” olsa da namaz-niyaz kriteriyle aynı deliğe defalarca girip yarı
yolda kalma gibi bir lüksümüz olmamalı artık. Çünkü kötüler bizi zaaf ve hassas
yönlerimizle vuruyor. Ayrıca din algımızı değiştirmemiz gerekir.
Din eğitimindeki metodumuzu gözden geçirmeliyiz. Ağaç
yaşken eğilir misali küçük yaştaki çocuklarımıza "İslam güzel
ahlaktır" prensibi gereğince ezber, dua ve bilgiden ziyade ilk önce
herkesin kabul ettiği genel geçer ahlaki değerleri benimsetmeliyiz. Yaşadığımız
çağda insan, aradığı ve ihtiyaç hissettiği zaman bilgiye her daim ulaşabilir.
"Rahmeti gazabından fazla" olan Allah anlayışından ziyade
"taş yapan," Cehennemde yakacak olan korkuya dayalı bir Allah
algısının kimseye faydası olamaz. Küçük yaştaki dimağlara, “Müslüman: Elinden
ve dilinden başkasının emin olduğu kimsedir" prensibini sevgiye dayalı bir
yöntemle işlemeliyiz. Sevgisini vermeden başvurulacak şiddet/baskı maalesef
nefret tohumları ekiyor sadece.
Hz İbrahim gibi öz güven sahibi, cömert ve mücadeleci, Hz
Muhammed gibi emin, Davut peygamber gibi elinin emeğini yiyen… önder kişiler
olacak nesiller yetiştirmek için çaba sarf etmeli. İnsanlara ve çocuklara din
ve diyanet anlatan kişiler her şeyden önce yaşantılarıyla örnek olmalıdırlar.
05/09/2016
* 19.10.2016 da Anadolu 'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 19.10.2016 da Anadolu 'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder