Bugün
yazıma Mehmet TEZKAN’ın 11/08/2016
tarihli Milliyet gazetesinde çıkan “FETÖ’de 17/25 kriteri” başlıklı yazısında
anlatmış olduğu bir hikaye ile başlamak istiyorum:
Bir gün yaralı bir kuş
Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman, dervişi
hemen huzuruna çağırtır. Ve ona sorar: “Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını
kırdın?” Derviş kendini savunur: “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce
kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını
düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada
kanadı kırıldı.” Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve: “Bak, bu adam da
haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını
savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?” der.
Kuş kendini
savunur: “Efendim, ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı
olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez diye düşündüm,
kaçmadım.” Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine
getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin
kolunu kırın” diye emreder. Kuş o anda, ‘Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın”
diyerek öne atılır. “Neden?” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle
açıklar: “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi
yapar. Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın.. Çıkartın
ki benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Hikaye
günümüzde yaşadığımız olayları anlatmak için Hızır gibi yetişti imdadımıza.
Bugün kim, ne; kimin eli kimin cebinde; kimlerin üzerinde hangi elbise var.
Belli değil. Sap ile saman karışmış durumda maalesef. Kimi hoca görünümlü bir
darbe azmettiricisi ve planlayıcısı, kimi siyasetçi görünümlü bir terörist,
kimi gazeteci görünümlü terör suçunu öven bir terörist… Kimse kendi elbisesini
giymiyor maalesef bu ülkede. Düşman da net değil. Böyle istismar elbisesi
giymiş insan müsveddelerini görünce insanın açık düşmanı alnından öpesi
geliyor. Çoğunun da üzerinde dokunulmazlık zırhı var. Hele bu ülkede
gazetecilere kolay kolay dokunamazsın. Hemen çığlığı basarlar: “Fikir özgürlüğü
yok ediliyor, gazeteciler tutuklanıyor” diye. Alın size bir gazeteci
görünümünde mürekkebi kan akıtan bir tweet: "Faşizme destek veren herkes
bedelini ödeyecektir. Buna Kılıçdaroğlu da dahil. Bu henüz başlangıç!" Bu
tweet ne zaman atılıyor? Ana muhalefet parti başkanının konvoyuna yapılan terör
saldırısı sonucunda bir askerimiz ölmüş, iki tanesinin de yaralandığı bir
olayın ardından atılan bir tweet. Yazık ki ne yazık! Bu tiplere bu ülke
gazetecilik yaptırdı, köşe yazısı yazdırdı, Tv ekranlarında program yaptırdı,
yorum yapması için ekranlara misafir edildi. Böylelerine Anadolu’da:
“Koynumuzda yılan beslemişiz” denir…Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu
şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı: “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın,
sadece şemsiye yapın” olur. Bu adama birileri: Be ahmak! Senin yerin dağlar, gazetecilik
senin neyine” desin. Belki de ana muhalefet liderini öldürmede es geçmezdi. İnanın
dağlarda daha faydalı olur.
Bu
ülkede herkes üzerindeki istismar elbiselerini çıkartarak sevdiği ve faydalı olacağı işi yapsın.
Gazeteci gazeteciliğini, terörist teröristliğini, siyasetçi
siyasetçiliğini…yapsa. Fena olmaz sanırım. 26/08/2016
* 31/08/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder