Ana içeriğe atla

Gözümüz aydın! Bizim de nur topu gibi teröristlerimiz var artık!..

Mizah sever bir arkadaşımın hacı arkadaşlarıyla oturması bazen milli maça denk gelirmiş. Maç esnasında milli takımda yabancı futbolcu olur mu diye sorarmış. Hac refikleri: "Oldu mu hocam şimdi yaptığın. Bu milli maç. Milli maçta yabancı olmaz" şeklinde cevap verirlermiş.

Bizimki muzipliğine yine bir başka oturmalarında devam eder.  Bu milli maçta yabancı var mı diye tekrar sorduğunda: "Şimdi var artık. İşte şu gördüğün futbolcu yabancı. Türk vatandaşı oldu" diye Mehmet Aurelio'yu gösterirler. Eskiden milli maçlarda sadece o ülkenin futbolcularından seçme yapılırdı. Sonraları yabancıların da Türk vatandaşlığına geçmeleri sonucunda artık milli maçlarımızda da yabancılar görev almaya başladılar.

Bu konu nereden aklıma geldi? Ben de eskiden Müslüman adam öldürmez. Çünkü yüce kitabımız, adam öldürmeyi yasaklar. Kazara bir Müslüman birini öldürmeye kalksa hemen pişmanlık duyar, öldürmek istediğini kendi arabasıyla hastaneye götürür diye düşünür ve bu şekilde savunurdum. 1980'li yıllardan beri 'fundamentalist İslam, radikal İslam' diye diye nihayet bizim de teröristlerimiz oldu. Artık günlük sayısız insan öldürüyor benim Müslüman kardeşlerim. Hem de kim kimi, niçin öldürdüğüne bile bakmadan. Soğan doğrar gibi kendi insanımızı öldürüyoruz. Üstelik Müslümanlığı da kimseye bırakmadan yapıyoruz tüm bunları. Müslüman coğrafyalarında birbirimizi boğazlama, canlı bomba olma, oluk oluk kan akıtma maalesef vakayı adiyeden oldu. Durmadan da emperyalistlere, kapitalistlere, koministlere, siyonistlere, sömürgeci devletlere kızıyoruz, onların yüzünden diye.

Kitabını, sünnetini karıştırıp az da olsa mürekkebini yaladığım bu dinin insanları ne kadar da savruldu. İslam ülkelerinde gözü olan kandan beslenenler bunun birinci derecede sorumlusudur. Amenna... Buna bir şey demem. Tamam, içimizi karıştıranlar, bizi birbirimize düşürenler, bizi birbirimizle temizleyenler hep onlar. Onlar plan yapıyor. Biz ise uyguluyoruz. Bizim hiç mi suçumuz yok. Bilelim ki malzemesi bizden bunların. Hani biri demiş ya bir gazeteciye: "Savaş kapıda" manşeti at diye. Gazeteci: "Efendim, savaş kokusu görünmüyor ortalıkta" deyince "Sen manşeti at, savaşı biz çıkartırız" demiş adam. Gerçekten de öyle. Adamlar işgal edeceği, sömüreceği yerde ilk önce içimizden terörist üretiyor, ardından işgale geliyor. Bu asrın savaşı da bu. Dünyayı yaşanmaz kılmak. Biz birbirimizle cedelleşirken puslu havayı seven kurt malı götürüyor maalesef. Ne zamana kadar kullandırmaya devam edeceğiz Müslüman kardeşim kendimizi. Adam öldürmenin, canlı bomba olmanın haklı tarafı olamaz. Geldik gidiyoruz neyi paylaşamadık şu dünyada. Biz bu kafayla gidersek adamlar kendilerine gerek kalmadan bizi birbirimize temizletecekler. Bizdeki bu grup, örgüt, mezhep bölünmüşlüğü oldukça hiç düşmana ihtiyacımız yok. Bizim düşmanımız başkası değil kendimiziz. Bunu bilelim ilk önce.

Kendisi bir hazine olan İslam’ı kurallarıyla birlikte yaşama azminde olmadığımız ve kendi grubumuzu ön plana çıkardığımız müddetçe yaşadığımızı sandığımız bu İslam bize zelillikten başka bir şey vermeyecek. Bu ne ya! Yüce kitap: Öldürmeyin diyor. Biz gerekçesini bulup katlediyoruz. Barış diyor, biz savaş anlıyoruz. Çalışın, herkes için ancak çalıştığının karşılığı var diyor. Biz tembel tembel yatmaya devam ediyoruz. İslam dünyası olarak dünyaya verdiğimiz bir katma değer de yok maalesef. Biz bu gidişle birilerinin piyonu  ve oyuncağı olmaya devam edeceğiz anlaşılan. Bari işi-gücü terör olan, kan akıtan insanlar: “Bizim Müslümanlıkla bir alakamız kalmamıştır” deseler bari.

Rezillik, pespayelik akıyor her yerimizden. Dikiş tutmaz artık.  Bırakalım bir başkasına İslam anlatmayı, önce kendimiz Müslüman olalım. Zaten bu görüntümüzle kimse Müslüman olmaz. Niye olsun? Lütfen şu görüntümüze bakarak birinin Müslüman olması için bir tane sebep söyleyin bana.

Rabbim! Affet bizi. Bizi bize bırakma. Bize aklımızı kullanmayı göster. Basiret ve feraset ver. Ülkemize dirlik ve birlik gelsin. Düşmanlarımıza fırsat verme…

Not: Sözüm samimi Müslümanlara değil. Hem Müslüman hem de terör yapanlaradır. 26/08/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde