02/09/2015 tarihinde yayınlanan yazımda okullarda açılacak
yetiştirme kurslarından verim alınması isteniyorsa ne şekilde yapılırsa verim
alınır konusunu değerlendirmişim. Aslında sınavlara hazırlık, derslere takviye
içerikli her türlü kursun açılmasına çok sıcak bakmıyorum.
2015-2016 öğretim yılının açılmasına ramak kaldı. Okulların
iç ve dış paydaşlarında yazdan beri bir hareketlenme başladı. Bildiğiniz gibi
dershaneler kapandı. Yeri nasıl doldurulmalıydı?
1.Çocuğumu etüt merkezine vermeliyim.
2.Çocuğuma özel ders aldırmalıyım.
3.Dershaneden dönüşen kurs merkezlerinden çocuğuma 3
dersten takviye aldırmalıyım.
4.Eğitim desteğine başvurup çocuğumu özel okula ya da özel
temel liseye almalıyım. Bir kısmını devlet karşılar bir kısmını da ben öderim.
5.Son çare okullarda açılacak olan kurslara gönderirim.
Veli gözüyle baktım olaya. Yazım uzamasın diye diğer
paydaşlara değinmeyeceğim. Bildiğim bir şey var. Bu işte iyi paraların
döndüğüdür. Durumun geldiği noktayı görmek bakımından Konya merkezde
iyi derecede eğitim ve öğretim yapan bir okulun lise müdür
yardımcısının "Devletin eğitim teşviğinden yararlanmak için
gelen velinin elinde fakirlik belgesi ile müracaat ettiğini"
anlatması vardı. Varın siz gerisini düşünün.
Bütün bu olup bitenleri ibretle izlerken durumu özetleyen
şu fıkrayı paylaşmak isterim: Yaya yürüyüşle 40 günde gidilip gelinen bir
mesafeye Çin hükümeti tren yolu döşemek için fizibilite çalışması
yapmaları için mühendisleri görevlendirir. Bunları gören köylülerle mühendisler
arasında şu diyalog geçer:
-Ne yapacaksınız buraya?
-Tren yolu yapacağız.
-Ne işimize yarayacak bu?
-Efendim, gidiş gelişi 40 gün süren mesafeyi bundan sonra 4
günde gidip geleceksiniz.
-İyi güzel de... Geri kalan 36 gün biz ne iş yapacağız?
Çocuklarımızın öğretimi ve iyi bir geleceği konusunda
düştüğümüz durumu en iyi anlatan fıkra bu olsa gerek. Devlet "Okullarda,
Halk Eğim Merkezlerinde, "ben ücretsiz kurs açıp çocuklarımızı geleceğe
hazırlayacağım, paranızı gidin başka ihtiyaçlarınıza harcayın," diyor. Biz
ise, "Ne olacak çocuklarımızın hali? Hafta sonu çocuklarımız ne iş
yapacak? Dershane için ayırdığım parayı ne yapacağız?" diyoruz. Türkiye'de
2 milyon kişi YGS-LYS sınavına girer. 200000 kişi bitirdiği zaman iş
bulabileceği bir okula yerleşir. Bütün çaba, gayret, hırs ve kavga budur
aslında.
Bugün öğrencilerimiz ortaokullarda haftalık 35,
İmam-Hatip Ortaokullarında
36, liselerimizde 40 saat ders olmak üzere günlük ortalama
8 saat ders işlemektedirler. Biz ebeveynler hafta sonu tatilini -istirahat
edelim diye- iple çekerken hafta sonu dünyaya geldiğine pişman edecek şekilde
çocuklarımızı dershane, etüt merkezi, özel ders alma-aldırma, okul kursu vb.
yerlere ek ders görmesi için gönderiyoruz.
Devlet, millet olarak niçin çocuklarımızın pedagojisini
dikkate almıyoruz. Bu çocukları yarış atı gibi bu tür yarışlardan ne zaman
vazgeçeceğiz. Yahu bu çocuklara yüklerinin üzerinde yük veriyoruz. Gerçekten
çatlatacağız. Bu çocuklar tarihin en şanssız ve bahtsız çocukları olarak tarihe
geçeceklerdir. Bir defa bu çocuklar yarışa hazırlandıkları için çocukluğunu
yaşamıyor.
Bu nesil tıpkı hormonlu yetiştirdiğimiz besinlerimiz gibi
fast-foodla, cips ve kola ile beslenen hormonlu bir nesildir. Siz
boyuna, bosuna, gelişimine bakarak çocuk büyüttük diye övünmeyin.
Çocuğuma iyi bir ortam sağlayarak iyi bir geleceği olacak
diye çabalamayın. Çünkü bu neslin beyni, zihni doludur. Haftada 40 saat ders
gören bir öğrenci, hafta sonu da kursa gidecek ve okul ve kurslarda gördüğü
dersleri tekrarlayacak, ilgili konu ile ilgili soru çözecek, deneme
sınavı yapacak. Bu vücut çekerse buyurun yükleyin.
Biz eğitimcilerin, eğitime yön veren yetkililerimizin,
çocuğun gelişimini açacağı kurslarla ticarethane gören özel
müteşebbislerimizin, anne babalarımızın yani hepimizin çocuklarımıza iyi
niyetle yaptığı kötülüğü kimse yapamaz. Bir defa çocuğun analitik düşünebilmesi
için boş zamana ihtiyacı vardır, öğrendiği bilgiyi harmanlayabilmesi gerekir.
Dolu beyin yeni bilgi almaz.Tok insanı zorla doyurmak istemek
gibidir.
Bunları yazarken okullarda, eğitim ve öğretimde hiç sorun
yok demiyorum. Sorun var ki, çözümünü başka yollarla halletmeye çalışıyoruz.
Yalnız yanlış metot doğru sonuç vermez.
Yazıyı uzattım biliyorum. Ama kısaca ne yapılmalıdır,
sorusuna değinip yazımı noktalamak istiyorum. Okul dersi dışında
öğrenciye okullarda dahil hiçbir takviye ders yapılmamalıdır. Peki, başarı
nasıl gelecek diyorsanız:
1.İlkokulu bitiren bir çocuk kayıt alanındaki ortaokula 1
Temmuz'a kadar yazdırılır.
2.Okullardaki öğretmen-yönetici nakli,
gelecek-gidecek 1 Temmuz'a kadar çözülür.
3.Derslerin, haftalık ders saatlerinin ve ders konularının
kesinlikle azaltılması gerekir. Haftalık 25 saat idealdir.
4.Eylül ayının ilk haftasında 1 Temmuz'a kadar kaydı
yapılan 5.sınıf öğrencilerine MEB tarafından merkezi olarak seviye
tespit ya da seviye belirleme sınavı yapar. Her okulun yapılan derslerden neti
ya da puanı belirlenir. Belirlenen bu netler okulun taban puanı olur. Hepsi
olmasa da soruların bir kısmı kesinlikle klasik sınav olmalıdır.
5.Eğitim ve öğretim başlamadan öğretmen gireceği sınıfın
net ve puanını dikkate alarak derslere başlar. Öğretmenin görevi sadece
bakanlık tarafından belirlenen kazanım ve amaçları öğretmektir. Ayrıca sınav
yapmaz. Sınavları bakanlık TEOG'da olduğu gibi yılda en az 2 defa olmak üzere
kendisi yapar. Sene sonunda elde edilen not ve puanlar öğrencinin sınıf geçme
ve 4 yılın sonunda liseye yerleşme puanı olarak belirlenir. TEOG'da sınavı
yapılan 6 dersin dışındaki derslerden öğrenci başarılı-başarısız olarak sınıfı
geçer ya da kalır. Ayrıca notla değerlendirilmez.
6.Sınıfında SBS-STS'ye göre başarılı olan öğretmenin maaşı
yıl sonu başarısına göre artırılır. Başarı derece ve kriterine göre öğretmenin
hizmet puanı artırılır. Maaş artışı ve hizmet puan artışı mutlaka öğretmeni
motive edecektir. Öğretmen bir okula atandığı zaman 4 yıl kalır. 4 yıl öncesinde
hiç bir şekilde yer değiştirme yoluna gidilmez. Sadece belirlenen başarı
kriterini yakalayamayan öğretmenin 1 yılın sonunda yeri değiştirilir, maaşında
artış yapılmaz. Yeni gittiği yerde de başarı performansını yakalayamayan
öğretmen bir defaya mahsus hizmet içi eğitimine alınır.
8.Başarı için okul yönetiminin, öğretmenin veli ve öğrenci
üzerinde belirli yaptırımları olmalıdır.
9.Eğitimde tam gün eğitim uygulaması başlatılmalıdır.
Burada eğitimin en önemli faktörü öğretmen üzerinde de
durmak isterdim.Yazım uzadığı için öğretmen konusunu da -kısmet olursa- bir
başka yazımda ele almak istiyorum. 06.09.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder