29 Ocak 2023 Pazar

Koduk

Ben giderim, o gider. Ben dururum, o durur. Bilin bakalım, bu ne?

Bilemediniz. Zira cevap, gölge değil. Resimdeki köpek efendim. Zaman zaman gölgem öne, arkaya, yana kaydı. Bazen de kayboldu. Köpek gölgem gibi beni takip etti. Böylelerine bizde koduk derler. Bu kelimeyi duydunuz mu ya da kullanıyor musunuz bilmiyorum. 

Bu köpek öğle arası yürüyüş yaparken hiç havlamadan sinsice arkama yaklaştı. Hoşt dedim, geri geri kaçar gibi yaptı.

Sonra peşim sıra yine geldi. Ben gittim o gitti. Ben durdum o durdu. Tekrar hoşt dedim. Hayvan severler kusura bakmasın, gerisin geriye dönüp gider gibi yaptı. Sonra peşime yine takıldı.

Baktım zararsız. Sesimi çıkarmaz oldum. Zaten nafile. Yanımdan ayrılacağı yok. Bırakıverdim kendi haline.

Kah arkamdan geldi kah benimle aynı hizada yürüdü kah önüme geçti. Bazen de tarlaların içinden dolaştı, tekrar peşime takıldı.

Ben kendisini sevmesem de o beni sevdi gayri. Belli ki beni tanımıyor. Tanısa sevmezdi zaten.

Hasılı muhteşem bir ikili olduk ve öğle arasını birlikte geçirdik. Birlikte 6 binden fazla adım attık.

Cuma için abdest almak üzere daireye girince kayboldu.

Ya birlikteliğimiz buraya kadar dedi ya da sen camiye gideceksin. Benim namazda gözüm yok. Zira beynamazın birisiyim dedi.

Namaz sonrası bir daha görmedim. Acaba köylü, git şunu takip et, ne yapacak bir bak mı dedi.

Baktı ki kendi halimde yürüyorum. Zararsız, bundan bir cacık olmaz deyip çekti gitti.

Cuma namazına geldiğimde imam da hayvan haklarından bahsetti. Acaba köpeğe hoşt dediğim için böyle bir hutbe mi seçildi? Bana manidar geldi.

Bu arada ilçenin köpeği, yaklaşık bir saat benimle dolaştı. Hiç havlamadı. Sinsice yaklaşsa da sinsiliğini görmedim. Onun sinsiliği de benim sinsiliğe benziyor. Olur olmaz havlayarak da kendini yormadı.

Hasılı Aşkan Mahallesinin, bahçede bağlı veya duvar gerisinde salık köpekleri gibi değildi.

Aşkan'ın köpeklerini bir görseniz, yoldan geçerken, geçme buradan, ne işin var burada dercesine avazı çıktığınca bağırıyor. Hele iki ayağını duvara tırmandırıp ah bir çıkabilsem, ben sana gününü gösteririm dercesine arka arkaya havlamaları, havlama sesini duyan diğer köpeklerin de tempo tutup havlamaya eşlik etmeleri yok mu? Sanki yedik yollarını.

Efendileri de bizim köpek görevini iyi yapıyor, baksana her gelenden haberdar ve kimseyi geçirmiyor diye seviniyor olmalı. 29.01.2021

Kubbede Hoş Seda Bırakanlar

Ne kadar mükemmel olmaya çalışsak da her birimizin eksiklikleri ve zaafları çoktur. Bazı eksiklikleri izin olduğunu kabul etsek de çoğunu kabul etmeyiz. 

Bazı insanlar vardır ki mükemmele yakın kişilikleri vardır. Bu tipler özel kişilerdir. Böyleleriyle çalışmayı da Allah herkese nasip etmez. Ki bu tiplerin sayısı da fazla değil zaten. Bunlar:

İş yoğunluğu fazla olsa da morali bozuk olsa da bir şeye kızsa da ne ağzını bozarlar ne efendiliklerini. Duruşuyla, konuşmasıyla, zarafetleriyle, hal ve hareketleriyle, görgü ve nezaket kurallarını üzerlerinde görmek mümkün. Görgünün en güzelini örnek olarak sunarlar. Bu görgülerine ancak şapka çıkarılır.

İşlerini ibadet aşkı içerisinde yerine getirirler. Kaçak göçek çalışmak, arazi olmak nedir bilmezler. İş için yaratılmışlar sanki. İşini yarın bırakacak olsalar da aman, bana ne, işte geldim, gidiyorum, bundan sonra kim yaparsa yapsın demeden giderken bile işlerini en iyi şekilde ifa ederler. Ayrılınca da eksiklikleri hep hissedilir. Çünkü böylelerinin yerini kimse dolduramaz. 

Çalışırken heyecanlarını hiç kaybetmezler. Aynı zamanda çok pratikler.

En küçük bir iyiliği karşılıksız bırakmazlar. Ağızlarından teşekkür etmek eksik olmaz.

İşlerinde dakik mi dakikler. Kafalarında oluşturdukları planı bir saatin işleyişi gibi yerine getirirler. Bir yere gidip geleceklerse beş dakika demişse, bu dakika altı olmaz.

Bir iş yaparken diğer işlerini ihmal etmezler. Bir işe yoğunlaşınca top atsan duymayan tiplerden değiller. Bir bakmışsın, koşup yanına gelivermişler.

Bir ara uygun bir zamanda şu işi yapıver, şimdilik acelesi yok desen bile o iş yarına kalmaz. Aynı anda yapılır o iş. Yapılan iş de baştan savma olmaz.

İş beğenmemezlik yapmazlar. Yeter ki iş olsun.

Konuşurken avukat gibi düzgün konuşurlar, harf ve kelimeleri yutmazlar. Ne eksik ne fazla konuşurlar. Bu konuda özel ders mi alıyorlar yoksa kendilerini yetiştirmişler midir ya da Allah vergisi mi?

Konuşmaları, hal ve hareketleri sahte değil, hep içtendir. Dinleyen birini buldular mı konuşurlar, konuşulanı da can kulağıyla dinlerler.

Muhatabı kim olursa olsun, kibirlenmeden değer verip saygı gösterirler, ilgi ve alakada kusur işlemezler.

Hep yeni şeyler ve bir şeyler öğrenme merakları vardır. Buldukları kitabı okurlar. Bunlara kitap kurdu dense yeridir. Belki de görgünün tüm örnekleri okudukları kitapların eseridir.

Tüm bilgilerine rağmen tevazuu elden bırakmazlar.

Kitap okuma gibi insan okumayı da çok iyi bilirler. Oturuşundan, bakışından, konuşmasından, kimin ne olduğunu bilecek kadar insan sarrafıdırlar.

Dedikodu, gıybet ve laf taşıma nedir bilmezler.

Anlayışları mükemmel. Üstü kapalı konuşmadan ve imadan kısaca leb demeden leblebiyi anlarlar. Her kıssadan ve dokundurmadan kendilerine pay çıkarırlar.

Oturması, kalkması, iş ahlakı, iş verimi, giyimi, kuşamı vs. her yönüyle muhataplarına daima pozitif enerji verirler. 

Bunlardan iyi bir baba iyi bir anne iyi bir eş iyi bir arkadaş iyi bir yol arkadaşı iyi bir komşu iyi bir meslektaş olur. Kim bu tiplerle karşılaşmışsa, bilsin ki yaşamıştır.

Ayrılıp giderlerken de içinde bir burukluk hissedersin. Hep kalsalardı dersin.

Kubbede hoş bir seda bırakan bu tipler, değer bilenler nezdinde unutulmazlar ve hayırla yad edilenler arasında yerlerini alırlar.

Allah böylelerinin sayısını çoğaltsın. İşsizlerse işlerin en güzelini versin.

28 Ocak 2023 Cumartesi

Güçlü Liderler Hangi Toplumların Eseridir?

Bir toplumu yöneten ve yönetilenler diye ikiye ayırmak mümkün. Bu da gereklidir. Çünkü bir toplumda herkes yönetici olursa, o toplumda kaos meydana gelir. O yüzden birileri yönetecek, birileri de yönetilecek.

Ülkeyi yöneten yönetici zayıf da olabilir, güçlü de. Yönetici -biz buna lider diyelim- toplum zayıf ise lider güçlü olur, toplum güçlü ise lider zayıf olur. 

Güçsüz liderleri zayıf toplumlar istemez. Çünkü bunlara lazım olan kendilerini zayıflıktan ve her türlü dertten kurtaracak güçlü liderliktir. Zayıf toplumlarda lider karizmadır, doğuştan getirir bu özelliğini. Mehdi gibi bir şeydir bu toplumlarda lider.

Güçlü toplumlarda güçlü yöneticiye ihtiyaç yok. Çünkü demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla bu toplumlarda oturmuştur ve işler. Buralarda kurallar güçlüdür. Her şey yerli yerindedir. Seçilen lider bu kurallarla onları yani ülkeyi yönetir. Demokrasisi gelişmiş ülkeler böyledir. Zayıf liderden dolayı da ülkeye hizmette bir eksiklik söz konusu olmaz. 

Bugün demokrasinin beşiği dediğimiz Batı ülkeleri böyledir. Çoğu Batı ülkesi koalisyonlarla yönetilir. Zaman zaman hükümet kurmada zorlanırlar. Hükümetin kurulması gecikmesine rağmen işleyişte bir aksama olmaz.

Doğu toplumlarında ise ya demokrasi yoktur. Birileri gelir darbe yapar. Ülkeyi bir başka darbeci gelinceye kadar uzun yıllar yönetir ya da kurum ve kuralları tam işlemediği için seçimle güçlü liderler gelir. Güçlü olduğu için de yıllar yılı seçilir.

Batı, demokrasisini tüm yönleriyle geliştirerek ülkeyi güçlü lidere emanet etmiyor. Çünkü Hitler ve Mussolini gibi maceraya giren güçlü liderlerden ağızları yanmış, büyük bedeller ödemişlerdir. Geldikleri nokta itibariyle liderden ziyade işleyişi güçlendirmişlerdir. Lider ister güçlü ister zayıf olsun bu işleyişe tabidir. Bu yüzden Batı ülkelerinde seçimlere katılım azdır. Çünkü hangisi gelirse gelsin, işleyişe göre ülkeyi yönetecektir. Kimsenin hayatı olumlu ya da olumsuz yönden etkilenmeyecektir. Doğu toplumlarında ise seçime katılım yüksektir. Çünkü Doğu toplumlarında liderle beraber yönetim anlayışı da değişir. Kurum ve kurallardan ziyade liderin dediği olur. Kurallar gerekirse liderin istediği şekilde değiştirilir. 

Güçlü toplumlarda siyasetçi veya bir bürokrat hakkında bir iddia ortaya çıkar çıkmaz siyasetçi veya bürokrat istifa yolunu seçer. Bu da toplumun gücünü göstermektedir.

Doğu toplumlarında ise siyasetçi hakkında ne kadar iddia ortaya çıkarsa çıksın, istifa aklının ucundan geçmez. Tüm bu olup bitenlere  toplumun sesi de çıkmaz. Güçlü lider onu korur, korumak istemezse ya görevden alır ya da istifa ettirir. İstifa zayıf toplumlarda  kolay kolay düşünülmez ve uygulanmaz. Çünkü istifa etmesi gerekenin toplumdan bir çekincesi yoktur. O sadece liderine karşı sorumludur.

Zayıf toplumlarda sadece ülkeyi yöneten liderler güçlü değildir. İktidarı yönetmeye talip olan liderler de güçlü figürdür. Tabela partisinin lideri de olsa bu böyledir. Örneklerini de görüyoruz.

Bu durumda hangi tür bir ülkede yaşamak isterdiniz? Zayıf toplumun, güçlü liderin olduğu bir ülkede mi yoksa güçlü toplum, lideri zayıf olan ülkede mi? Buna vereceğimiz cevap da gelişmişlik oranımızla paralellik arz edeceğini düşünüyorum.