5 Ekim 2020 Pazartesi

Birinci Elden Satılık Cep Telefonu

Uzun yıllar benimle beraber bir cep telefonum var. Adı cep olsa da hiç elimden düşürmediğim bir el telefonudur. Nereye gitmişsem beni gölgem gibi takip etti. Yatarken bile başucumdan ayırmadım. Tüm ayrılığımız komodin ile yatak mesafesi kadardır. Kendisiyle kah sanal takıldım kah bloğuma girerek yazı yazdım. Ödemelerimi buradan yaptım. İnternet haberlerini okudum. Girecek bir yer bulamamışsam satranç oynadım. Yapacak hiçbir şey kalmamışsa arayıp soran, mesaj gönderen var mı diye ara ara bakıp durdum. Pek arayan olmasa da cuma mesajlarıyla doldu taştı telefonumun belleği. Ben sildim, dostlarım ve cumaseverler göndermeye devam etti. Elim yorulup bir yere koymam gerektiğinde başım üstünde yeri var dedim. Başıma koyamazdım. Gözümün önünde dursun diye masamın üstüne koydum. Çok kullanmaktan pek şarj dayandırmaz oldu. Şarjı bitip kapanıverse dünyadan kopuk bir dünyalı olup çıkıveriyorum. Bu benim hayatımın sonu demektir. Böyle bir talihsizliğe tahammülüm olamaz. Çünkü ha ölmüşüm ha telefonsuz kalmışım. Benim için aynı idi. Bunu aşmak ve telefonumu 7/24 açık tutmak için yedek şarj cihazımı yanımdan hiç eksik etmedim. Bitkisel hayattaki fişe takılı bir hasta misali evden çıkar çıkmaz aynı zamanda şarj olsun diye powerbankı hep takılı tuttum. Hasılı, elim ayağım, gözüm ve kulağım gibidir.

Her faninin ölümü haksa benim telefonumun ölümü de haktır. Şu sıralar can çekişse de henüz ölmedi. Ayakta tutunmaya ve beni memnun etmeye çalışıyor. 

Benim için birinci el, sizin için ikinci el olacak bu telefonumu değiştirmeye karar verdim. Yenisini almam için birinci el kullandığım bu telefonu satmam gerek. Meraklı müşteriler için telefonumun emsallerine göre emsalsiz özelliklerini bir bir sıralamak istiyorum. Sonradan nasıl bir telefon almışım diye şok geçirmeyesiniz.

1.Telefonum 3G’ye uyumludur. 4.5G’ye uyumlu değildir. Ama bu bir eksiklik değil. İnternet paketiniz birden bitmez, daha uzun süre gider. Sayfaları ağır açarmış, internet hızı yavaşmış. Ne önemi var. Tabakhaneye mi yetişeceksiniz. İşiniz yavaş olur ama temiz olur. Bilin ki acele işe şeytan karışır.

2. Birilerinin dolarla bir işi olmadığı gibi benim telefonumun da sürümlerle işi olmaz. EBA programını indiremez, ZOOM’a giremezsiniz. “Hayat Eve Sığar”dan HES kodu alamaz. Yani yeni sürümlere karşıdır.

3.Kırığı ve çiziği yok. Ekran koruyucusu ve kılıfı olmadan yoluna devam ediyor. Yere düşürmüşsem kendini korumaya almak için kapanır. Bugüne kadar burnu bile kanamadı.
4.Korkusuz ve gözü pektir. Arabanın bagaj kapağının üstünde yolculuk yapmışlığı vardır. Ne ışıklarda durmuş, ne kasisleri geçmiş olmasına rağmen düşmeden menziline varmıştır.

5. Şarjı yüzde 15, 10 ve 5 kaldığı zaman “Şarja takınız” uyarısı verir. Bazen yüzde 60-70 dolu iken aniden kapanır, şarjı biter. Bazen de şarjı sıfır oluncaya kadar kendisini kullandırmaya devam eder. Yani keyfine göre takılır.

6. Kullanmazsan şarjı epey gider. Benim gibi elinden düşürmez, sürekli karıştırırsan şarjı çabuk biter. Önceleri powerbankı takınca hem kullanır hem de şarj etmeye devam ederken şimdilerde kullanırken şarj doldurmadığı gibi ya mevcut şarjı korumakta ya da mevcut şarjı bitirmektedir. Halihazırda en iyi şarjı telefon kapalı iken yapmaktadır. Hem kullanırım hem de şarj olsun derseniz, bu yaptığınız, yakıt alırken arabanızı sürmenize benzer. Yapabilir misiniz böyle bir şey? Yapamıyorsanız yedek şarj aleti takılı iken bu telefonunu kullanmayın. Bu da kötü bir durum değil. Böylece telefonu elinden bırakıp biraz sağına soluna bakıyorsun.

7. Bana yol göstersin diye navigasyonu açınca seni istediğin yere götürmemek için elinden geleni ardına koymaz. Sen arabanın içinde adres bulmak için dokuz doğurursun. O, “Yanıt vermiyor. Kapatmak ister misin” uyarısı verir. Bu ve diğer yaptıklarıyla size sabrın en güzel örneklerini gösterir.

8.Telefon konuşmasını pek sevmez. Konuşurken senin sesini sana vererek yankı yapar. Uzun süre “Devlet beni dinliyor. Demek ki devlet nezdinde sakıncalı bir piyadeyim” diyorsun. Sonra anlıyorsun ki devlet seni ne edip de dinlesin. Telefonun özelliği imiş efendim.

9.Bir video dinlerken çevreyi rahatsız etmez. Sadece sen dinleyecek şekilde ses verir.

10. Müthiş bir mavi hayranıdır. Çektiğin fotoğraflarda hep mavi ton hakimdir.

11.İphone(Lütfen, yazıldığı gibi okuyunuz.) hariç, tüm telefonların şarj cihazına uyumludur.

Hasılı, say say bitmez telefonumun özellikleri. Bu özellikleri görünce ağzınızın suyunun aktığını, acaba kaça vereceğimi merak ettiğinizi iyi biliyorum. Sizi fazla merak da bekletmeden fiyatı söyleyeyim. Maliyetine vereceğim. Zamanında bu telefonu 680 liraya almıştım. Bitmedi. Yanında da powerbankı hediye ediyorum. İlk talip olan alır. Sonra kimse gönül koymasın. Küçük bir pazarlık payı vardır. Yok mu, kendisine kıyacak?

4 Ekim 2020 Pazar

Ulusal Çıkar için Çiğ Tavuk Yenir

Testi pozitif çıktığı halde semptom göstermeyenlerin hasta sayısına dahil edilmediğini söyleyen Sayın Koca, hakkında yapılan eleştirilere "Halkın sağlığı kadar ulusal çıkarları da düşünmek zorundayız" cevabını vermiş. Bakan haklı burada. Çünkü söz konusu ulusal çıkar olunca gerisi teferruattır. 

Bu durumda Bakana bir kırgınlığımı ifade etmek istiyorum: Madem ulusal çıkarları gözeteceğiz. Öyleyse günlük 2000'e yakın bir hasta sayısını kamuoyuna niçin duyuruyoruz? Günlük hasta sayısını sıfır gösterelim. Olsun bitsin. Ulusal çıkar ancak böyle gözetilir. 

Günlük verilen hasta rakam sayıları, ulusal çıkarları az gözettiğimiz anlamına gelir. Bu da vatanseverlikle bağdaşmaz. Hatta bu durumda günlük test yapmaya da gerek yok. Hastayım, bana test yapın diye gelenlere "Ne testi? Maşallah turp gibisin" deyip geri gönderelim. Bakın bakalım, ortada korona mı kalır. Böylece

Ulusal çıkara dört dörtlük hizmet edilmiş olur. 

Aynı vatanseverliği ve ulusa hizmet etmeyi TÜİK'den de bekliyorum. Her ayın üçünde açıkladığı enflasyon rakamlarını sıfır gösterecek. Bak bakalım, ülkede enflasyon mu kalır.

Devlet ciddiyetini yansıtan bu açıklama sonrası, Bakan sayesinde branşımla ilgili yeni bir şey daha öğrenmiş oldum. Boşuna söylememişler, öğrenmenin yaşı yok diye. Bundan sonra öğrencilerimin "Yalan nerede caiz" sorusuna,

1. Savaşta düşmanı yanıltmak için,

2.Hastaya moral vermek için,

3.Karı koca arasını bulmak için,

4. Dargınları barıştırmak için,

Cevabıma, bir beşinciyi daha ilave edeceğim.

5. Ulusal çıkarları gözetmek için.

Kafama takılan bir soru var: Semptom göstermeyenlerin karantinaya alınmasının bir anlamı var mı bu durumda? Bunlar hasta değilse rahatça dolaşabilmeli, işine gidebilmeli. Madem ulusal çıkarları gözeteceğiz. Bu gözetmeyi tam yapmak lazım.

1 Ekim 2020 Perşembe

Ekranların Gediklileri *

Ne zaman Türkiye gündeminde ne var ne yok, bir bakayım deyip haber kanallarını bir gezinsem, belli başlı kanalların tartışma programlarına bir göz atarım. Gündem, konu ne olursa olsun her kanalın konukları gün be gün genelde aynı kişiler. Sanırsın ki kanalın demirbaşları ya da o konunun emsali olmayan uzmanları. İster akademisyen ister siyasi, ister gazeteci, ister hukukçu, ister hekim vs olsun genelde hepsi aynı kişilerden oluşuyor. Bu aynı kişiler o kanaldan bu kanala arzı endam edip duruyorlar. Gören de ülkede adam kıtlığı var, bunları o konunun vazgeçilmez tek uzmanları sanır. Hangisinin yüzünü görsen konuşmaya başlamadan ne konuşacağını, neyi ve kimi savunacağını, fikrinin ve zikrinin ne olduğunu bilirsin. Pek azı hariç hepsi tarafgirdir. Kimin; hangi partinin, hangi zihniyetin adına geldiği bellidir. Bu ekran müdavimleri kendi görüşlerini arz etmekten ziyade içlerine sinsin veya sinmesin kimin adına konuşacaklarını; neyi, nasıl konuşacaklarını çok iyi bilirler. Çünkü görevleri budur. Ekrana çıkmadan önce ev ödevlerine çok iyi hazırlanmalarına gerek yok. Zaten hazırlık yapmak isteseler de her akşam bir kanala çıkmaktan, geç vakte kadar ekranlarda durmaktan yeterince hazırlanamazlar. Eksikliklerini tarafgir davranmalarıyla kapattıklarını sanırlar. Halbuki birbirinin tekrarı bayat cümlelerini yeni bir şey söylüyormuş gibi satıp dururlar. Eksikliklerini kapatmak için sık sık ya araya girerler ya da sesini yükselterek rakibine üstün gelmeye çalışır. Kendisi önemli değil. Yeter ki savunduğu kesime bir halel getirmesin. Yoksa karizması çizilir, bir daha ekran yüzü göremez ve mukarrabun sınıfından çıkarılır.
İzleyici aynı kişileri görmekten bıkıp usansa da yeni yüzler ve farklı fikirleri savunan kişileri görmek istese de kolay kolay göremez. Görüntü, işinin uzmanı çoğu kişiye ya ekranlar kapalı ya da başka kişiler ekranlara çıkmak istemiyor. Televizyonlar da isteklilerle yetiniyorlar. Ekran müdavimlerinin verdiği imaj ise ekranlara çıkması akredite edilmiş kişiler olduğu şeklindedir. Sebep her ne ise izleyicinin aynı kişileri görmekten pek haz almadığını düşünüyorum.
Mahkeme nasıl ki kadıya mülk değilse bugünün ekran gediklilerine de ekranlar mülk değildir. Çünkü bugünkü gördüğümüz yüzler dün yoktu. Dün başkaları bu görevi yerine getirdi. Bugün bunlar yerine getiriyor. Yarın bu görevi başka yüzler yerine getirecek. Bu ülkede tarafgirlik ve ölümüne bağlılık sona ermediği müddetçe bu tip her devrin adamları olmuştur ve olmaya devam edecektir. Kendinden kaynaklanan bir kalitesi yoksa belli bir zaman kullanılıp sonra bir kenara konacaktır. Böyle olacağını bu tipler de biliyor aslında. Çünkü bu ülkenin geçmişi unutulmuş nice gedikliler ile doludur. Buna rağmen bir gün de olsa beylik beyliktir düşüncesinde olmalılar ve su akarken testilerini doldurma derdindeler.
Ekranlarda her devrin adamlarını görmeye alışkın olsak da gönül ister ki bu koca koca adamlar, birilerinin savunuculuğunu yapmasınlar, birileri adına bir başkasını kötülemesinler. Dediklerinin doğruluğuna önce kendileri inansınlar. Tek istediğim, kendileri olsunlar. Tarafgirliğin zirve yaptığı bu ülkede pek karşılığı olmasa da doğruya doğru, yanlışa yanlış desinler. Çünkü ekranların ve ekranlarda boy gösterenlerin kamuoyunu doğru bilgilendirme gibi bir amme görevleri vardır. Algı yönetiminde rol aldıkça ülkeye zarardan başka bir şey veremezler.

*07/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.